bir bölüm içinde iki kere hastaneye, üç kere karakola düşülen, bol mafyalı, entrikalı, bölüm başına beş kişinin öldüğü zamane dizilerinden tiksinen bünyelerin özlemle yadettiği dizidir.
tek aksiyonu katilin arabasıyla çöp tenekesine vurması ve akabinde cafer'in yaşadığı "anaaaam katil!" gerginliğiydi. bir de sık sık sabri bey'in dayağın eşiğinden dönüşü heyecanlandırırdı bizi.
"hayırlı akşamlar efendim"lerle ve "nasılsınız?", "iyiyiz sağlığınıza duacıyız"lar havasında geçen bölümleri meğer ne hoş bir dinginlik ve huzur veriyormuş ruhlarımıza... dizideki tek absürt olay ali'nin babasından harçlık niyetine aldığı meblalardı. dibimiz düşerdi duyunca. kızardık babamıza. adam bir harçlığıyla onsekiz vites bir bisiklet alabiliyordu biz ise bir simit ve bir de ayran.
ama yine de çok daha gerçekçiydi.
misal bizim bugünkü dizilerimizde bir kadının başı döndüyse hele bir de bayıldıysa en iyi ihtimalle hamiledir. zira beyin kanseri olma ihtimali daha yüksektir. birkaç bölümlük ömrü kalmıştır yani.
ama aynı kadın bizimkiler dizisinde yaşasaydı doktor türkan hanım "tansiyonunuz yükselmiş efendim birşey yok" der ve bir dilaltı verip gönderirdi.
aaah ah bilemedik kıymetini
başladığında çocuk olan oyuncular, bittiğinde çoluk çocuğa karışmıştı. öyle uzun sürmüş bir dizidir, efsanedir.
aklımda kalan bir kaç replik
sevim koş katiller geldi!(rakıcı cemil)
bizim bi rahmetli vardı benzetmek gibi olmasın...(rakıcı cemil)
konuşma kırarım boynuzunu iblis!(halil efendi)
cıvık cıvık konuşma afedersin . (bürodaki abbas efendi genelde kapı dinleyen erguna derdi)
internetten cızz affedersin.(katilin yanında bir süre çalıştırdığı aynı apartmanda kalan üçkağatcı eleman)
konuşma kız god god .(katilin karısı katilin horozuyla konuşuyor)
babacım babacım.(caferin papağanı)
halil efendinin gezici market arabasının müziğinide unutmamak lazım. halil pazarlama halil pazarlama yanınızdaaaa...
bu zamana kadar çekilmiş, 7 den 70 e türk halkını anlatan bir dizidir.
en azından bugünkülere göre, eski bölümleri yayınlansa izlenebilir.
sezgin burak tarafından 1964 yılında çizilmeye başlanan ve uzun süre
hürriyet gazetesinde yayınlanan günlük komik bant karikatürünün adı.
istanbul'un bir kenar mahallesinde yaşayan afacan bir çocuk olan
hüdaverdi'nin mahalle sakinleri ile maceralarını anlatır. maceralarda yer alan mahalle sakinlerinin başlıcaları ali bey, mahallenin dilencisi
pırtık, sarhoş zurna, hüdaverdi'nin köpeği
orfe, gönül hanım, yakup ve üşütük'tür.
istisnasız her bölümünde mutlaka bir rakı sofrasının olduğu modern! bir diziydi. (yok hep rakı değil özel günlerde şarap içerlerdi.)
epey uzun sure yayinlanip bircok insanin cocukluk ve genclik yillarinda iz birakmis bir dizi olmasina ragmen, bence bilincli olarak turk toplumunu yansit(a)mamis bir dizidir.
neden mi? dizide her turlu karakter vardir. katil, sarhos, titiz, gevsek, namussuz vs vs, ama bir tane bile alni secdeye degen karakteri yoktur. 30-50 kisilik kadro icinde bir tane de olmaz mi be?! en anadolulu gorunen tipleri bile ramazan'da sapur supur cikolata yerler, bayramda likor ikram ederler. namaz, oruc, zekat, hacc, kuran gibi bahisler hic gecmez. diziyi yazan, yoneten, oynayan, yapan kisilerin hayallerinde olusturduklari utopik bir turkiye'nin halka zorla dayattirilmis bir izdusumudur.
uğurtan sayınerin replikleriyle daha bir güzel olan aile dizisiydi bir zamanlar.türk televizyonculuk tarihinin de en uzun dizisiymiş.
* uğurtan sayınerden gelsin ;
- cemil sen yine bira mı içiyorsun ?
+ne birası sevim (bkz:
benim adım cemil ).
edit : şimdi öğrendik ki uğurtan abimiz zor günler yaşıyormuş.allah yardım etsin.
dine lakaytlığıyla hiç de bizi anlatmayan dizi. öyle ki ramazan sofrasında pide bile bulamazsınız. bu bizzat yönetmenin tercihidir. ezan sesi de duymadık. bari bir sela duysaydık.