başladığında çocuk olan oyuncular, bittiğinde çoluk çocuğa karışmıştı. öyle uzun sürmüş bir dizidir, efsanedir.
bizimkiler
bir bölüm içinde iki kere hastaneye, üç kere karakola düşülen, bol mafyalı, entrikalı, bölüm başına beş kişinin öldüğü zamane dizilerinden tiksinen bünyelerin özlemle yadettiği dizidir.
tek aksiyonu katilin arabasıyla çöp tenekesine vurması ve akabinde cafer'in yaşadığı "anaaaam katil!" gerginliğiydi. bir de sık sık sabri bey'in dayağın eşiğinden dönüşü heyecanlandırırdı bizi.
"hayırlı akşamlar efendim"lerle ve "nasılsınız?", "iyiyiz sağlığınıza duacıyız"lar havasında geçen bölümleri meğer ne hoş bir dinginlik ve huzur veriyormuş ruhlarımıza... dizideki tek absürt olay ali'nin babasından harçlık niyetine aldığı meblalardı. dibimiz düşerdi duyunca. kızardık babamıza. adam bir harçlığıyla onsekiz vites bir bisiklet alabiliyordu biz ise bir simit ve bir de ayran.
ama yine de çok daha gerçekçiydi.
misal bizim bugünkü dizilerimizde bir kadının başı döndüyse hele bir de bayıldıysa en iyi ihtimalle hamiledir. zira beyin kanseri olma ihtimali daha yüksektir. birkaç bölümlük ömrü kalmıştır yani.
ama aynı kadın bizimkiler dizisinde yaşasaydı doktor türkan hanım "tansiyonunuz yükselmiş efendim birşey yok" der ve bir dilaltı verip gönderirdi.
aaah ah bilemedik kıymetini