Vladimir - hiç terk ettim mi seni ?
Estragon - gitmeme izin verdin.
Godot'yu beklerken.
gitmek
Terk etmek veya kaçmak gibi iki farklı anlamı var. Daha fazla anlama da gelebiliyor cümle içindeki kuruluşuma göre ama mevzu bu iki anlam.
Terk etmek bilinçli biraz can acıtma gayesi ile oluşuyor.
Kaçmak ise canın daha fazla yanmasına engel olmak için.
Mecburiyeti dahil etmiyorum.
Terk etmek bilinçli biraz can acıtma gayesi ile oluşuyor.
Kaçmak ise canın daha fazla yanmasına engel olmak için.
Mecburiyeti dahil etmiyorum.
" Gitmekle kendinden kaçıp kurtulacağını mı sanıyorsun?”
Gün Olur Asra Bedel, Cengiz Aytmatov
Gün Olur Asra Bedel, Cengiz Aytmatov
Uzaklaşmak gerek asrın karanlığından. Bu gitmek eylemine mana verir. Sorun da burda başlıyor, hicret değilse gitmek; nereye gideceksin?
sonra baktım; kendisini sevmekten alamayan birinin kötücüllüğü üzerimden aksın gitsin istiyorum... işte, gitti!...
c.e.
c.e.
Sonra düşündüm; beni kazanmaktan çok kaybetmeye meyilli bir insanı varlığımla rahatsız etmemeliydim.
"ben de gittim..."
"ben de gittim..."
insanın aklından bir kere geçtikten sonra bir hastalık gibi tüm zihne kendini fark ettirmeden sinsice yayılır. bir şehirden bir insandan bir evden bir aileden her şeyden gidebilirsiniz. hatta günü geldiğinde kendi benliğinizden bile koparcasına gidersiniz. ve gittiğinizi giderken değil. gittikten sonra fark edersiniz. yeri geldiğinde tereddüt etmeden yapılması gerekir. belki fark etmeden yine kendinizi aynı yere dönmüş bulursunuz.
ayrıca can yücel şiiri:
bu günlerde herkes gitmek istiyor
küçük bir sahil kasabasina
bir baska ülkeye, daglara, uzaklara...
hayatindan memnun olan yok.
kiminle konussam ayni sey...
herseyi, herkesi birakip gitme istegi.
öyle "yanina almak istedigi üç sey" falan yok.
bir kendisi
bu yeter zaten.
herseyi, herkesi götürdün demektir..
keske kendini birakip gidebilse insan.
ama olmuyor.
hani kendimizden raziyiz diyelim, öteki de olmuyor.
yani herseyi yüzüstü birakmak göze alinmiyor.
böyle gidiyoruz iste.
bir yanimiz "kalk gidelim",
öbür yanimiz "otur" diyor.
"otur" diyen kazaniyor.
o yan kalabalik zira...
is, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
güvende olma dugusu...
en kötüsü aliskanlik
aliskanligin verdigi rahatlik,
monotonlugun dogurdugu bikkinligi yeniyor.
kaliyoruz...
kus olup uçmak isterken, agaç olup kök saliyoruz.
evlenmeler...
bir çocuk daha dogurmalar...
borçlara girmeler...
isi büyütmeler...
bir köpek bile bizi uçmaktan alikoyabiliyor.
misal ben...
kapidaki rex'i birakip gidemiyorum.
degil busehirden gitmek,
iki sokak öteye tasinamiyorum.
alip götürsem gelmez ki...
bütün sokagim köpegim oldugunun farkinda
herkes onu o herkesi seviyor.
hangi birimizle gitsin?
"sirtinda yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardir;
evet, sirtimizda yumurta küfesi var hepimizin
kendi imalatimiz küfeler.
ama egreti de yasanmaz ki bu dünyada.
ölüm var zira.
ölüme inat tutunmak lazim.
barik ufak kaçislar yapabilsek.
var tabi yapanlar, ama az
sadece kaymak tabakasi
hepmiz kaçabilsek...
bütçe, zama, keyif... denk olsa.
gün içinde mesela...
küçücük gitmeler yapabilsek.
ne mümkün
sabah 9, aksam 18
sonra baska mecburiyetler
sikisip kaldik.
sirf yeme, içme, barinmanin bedeli
bu kadar agir olmamali.
hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
bir ömür karsiligi, bir ömür yani.
ne saçma...
bahar midir bizi bu hale getiren?
galiba.
ben her bahar asik olmam ama
her bahar gitmek isterim.
gittigim olmadi hiç.
ama olsun... istemek de güzel
ayrıca can yücel şiiri:
bu günlerde herkes gitmek istiyor
küçük bir sahil kasabasina
bir baska ülkeye, daglara, uzaklara...
hayatindan memnun olan yok.
kiminle konussam ayni sey...
herseyi, herkesi birakip gitme istegi.
öyle "yanina almak istedigi üç sey" falan yok.
bir kendisi
bu yeter zaten.
herseyi, herkesi götürdün demektir..
keske kendini birakip gidebilse insan.
ama olmuyor.
hani kendimizden raziyiz diyelim, öteki de olmuyor.
yani herseyi yüzüstü birakmak göze alinmiyor.
böyle gidiyoruz iste.
bir yanimiz "kalk gidelim",
öbür yanimiz "otur" diyor.
"otur" diyen kazaniyor.
o yan kalabalik zira...
is, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
güvende olma dugusu...
en kötüsü aliskanlik
aliskanligin verdigi rahatlik,
monotonlugun dogurdugu bikkinligi yeniyor.
kaliyoruz...
kus olup uçmak isterken, agaç olup kök saliyoruz.
evlenmeler...
bir çocuk daha dogurmalar...
borçlara girmeler...
isi büyütmeler...
bir köpek bile bizi uçmaktan alikoyabiliyor.
misal ben...
kapidaki rex'i birakip gidemiyorum.
degil busehirden gitmek,
iki sokak öteye tasinamiyorum.
alip götürsem gelmez ki...
bütün sokagim köpegim oldugunun farkinda
herkes onu o herkesi seviyor.
hangi birimizle gitsin?
"sirtinda yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardir;
evet, sirtimizda yumurta küfesi var hepimizin
kendi imalatimiz küfeler.
ama egreti de yasanmaz ki bu dünyada.
ölüm var zira.
ölüme inat tutunmak lazim.
barik ufak kaçislar yapabilsek.
var tabi yapanlar, ama az
sadece kaymak tabakasi
hepmiz kaçabilsek...
bütçe, zama, keyif... denk olsa.
gün içinde mesela...
küçücük gitmeler yapabilsek.
ne mümkün
sabah 9, aksam 18
sonra baska mecburiyetler
sikisip kaldik.
sirf yeme, içme, barinmanin bedeli
bu kadar agir olmamali.
hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
bir ömür karsiligi, bir ömür yani.
ne saçma...
bahar midir bizi bu hale getiren?
galiba.
ben her bahar asik olmam ama
her bahar gitmek isterim.
gittigim olmadi hiç.
ama olsun... istemek de güzel
Kimisine zor, kimisine kolay olan.
Bazen insanın Zihnini çok meşgul ediyor.
Bazen insanın Zihnini çok meşgul ediyor.
Yükü hayli ağır olan eylem. Hem Gitmekle gidilmiyor ki, gitmekle gitmiş olamazsın; Gönlün kalır, aklın kalır, anıların kalır…