insan ne ile yaşar

1 /
Tolstoy'un 1885'te yayınlanmış, dini menkıbeler tadındaki öykü kitabı.
Tema olarak ibret verme odaklı, ders niteliğinde ve tanrı/insan ilişkisi üzerine metaforların geçtiği akıcı bir eser.
Bugün bir bölümünü okuduğum hikaye kitabı.

Aradan yıllar geçince insan kendi kendine sormaya başlıyor bu soruyu. İnsan kendini hayata bağlayan şeyleri düşünmeye başlıyor. Genelde azdır bunlar ama niteliklidir.

tolstoyun hacimce küçük, tek solukta okunabilen aynı zamanda derya-deniz kitabıdır.
benim ilgimi en çok çeken ilk hikayedeki "insana neye ihtiyacı olduğu bilgisi verilmemiştir" uyarısıdır. kendisine en az bir yıl dayanacak kunduralar yaptırmak isteyen adamın o günün akşamına ölecek olması gibi.
İnsan hayattan beklentileri ve bu beklentilerinin getirdiği sonuçlar ile yaşar. Hayatımızın tamamını yaşama karşı belirlediğimiz beklentiler oluşturur. Bu beklentiler insandan insana farklılık gösterse bile yaşama dair bazı temel beklentiler herkes için aynıdır. Örneğin herkes sevmek, sevilmek, ilgi duyulmak, anlayış, saygı gibi temel şeyleri bekler yaşamı boyunca. Beklentilerinizi karşılarsanız mutlu, karşılayamayıp hayal kırıklığına uğrarsanız mutsuz olursunuz. Hayat sadece bu iki olgu üzerine kuruludur.
Yaşamak; canlılığını, yaşamını sürdürmek demektir. Bilindiği üzere insan bedeni, asgari ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra yaşamını sürdürebilir. Fakat soru ile alınmak istenilen cevap bu değildir. Burada kastedilen insan ruhunun ne ile yaşadığıdır. İnsan ruhu ne ile canlılığını, yaşamını sürdürebilir?

İnsan ruhunun doğasında devinim halinde olmak vardır, durağanken canlı ve diri değildir. Bu durağanlıktan kurtulmak için inanca ihtiyaç duyar. İnandığında durağanlıktan kurtulur, coşku ve sürekli bir devinim kazanır. Bir şeye inandığınızda ruhunuzun yaşadığını, diri olduğunu fark edersiniz.

En az bir şeye dair inancı olmalı ki insanın yaşayabilsin.


Tolstoy ile tanışmak için en ideal kitap.
Sabahattin Ali’nin değirmen kitabını okurken sanki bu kitaptan esinlendiğini hissettim. neden bilmiyorum ? birbirine yakın tarihlerde okuduğum için olabilir.

Üslup, içerik benim çok hoşuma gitmişti. İnsanı boğmayan bir anlatımı var.
buu kitabı okurken bi farkındalık geldi sözlük. islam dininin ne kadar pratik bir şey olduğu farkındalığı. tamam iyi kitap güzel kitap da sürekli bir aforizma kasıyor hissi bıraktı. gerçi doğu dinlerinde de çok var bu. şunu şöyle yap bunu böyle yap ki böyle olmayasın. şu şu koşulda hep böyle davran. falan. merhamet aforizmalarının bile bizde karşılığı pratik. mesele ideası değil, mesele bir babanın çocuğunun başını okşaması kadar basit. koca koca söylemlere gerek yok. ama insan var sanıyor. insan kendini söylemleri belirler sanıyor.

neyse konuyu daha da dağıtmadan kavşaktan dönelim. okuma alışkanlığını kaybedenlerin bile okuyabileceği bir kitap. hm hm.