ivan ilyiç'in ölümü

1 /
Sıradan bir hastalık halinden gün be gün ölüme uzanan yolculukta karakteri İvan ilyiç’in psikolojik ve fiziksel acılar içindeki durumunu anlatan Tolstoy romanı.
tolstoy eseri.
ölüm döşeğindeki ivan ilyiç'in hayatına dönüp bakması ve "acaba hayatımı istediğim şekilde yaşayabildim mi?" diye sorgulamasını konu alıyor.
elbette herkesin üzerine alınması gereken dersler var.

"yeni evde yeni maaşı alarak oturmaya başladılar. her zaman herkeste olduğu gibi evde bir oda, maaş da ihtiyaçlarından 500 ruble kadar eksikti"
Kitabı okumadım ama ben zannediyordum ki Tolstoy, gonçarov'un oblomov kitabından etkilenmiş ve kitabın ana karakteri ivan ilyiç oblomov'un ölümü üzerine bir kitap yazmış. Gel gelelim ki öyle değil zaar.
ergin altay çevirisiyle yayımlanan lev nikolayeviç tolstoy romanıdır.

Bir ölü evinden, İvan İlyiç'in evinden başlıyor hikâye. Sonrasında peki ya nasıl öldü merakıyla İvan İlyiç'in hayatını anlatmaya başlıyor. Mutlu bir aile, hırs ile yükselişte bir iş hayatı ve kaçınılmaz son. Tabii arada sistem eleştirileri, hayat ve toplum sorgulamaları.

Tolstoy'cu olmamama rağmen bu 80 sayfacık novellasıyla beni etkiledi.

--- alıntı ---

“Akşam olmuş, sabah olmuş, cumartesi pazar olmuş, hepsi birdi, bir şey değişmiyordu: Bir an dinmeyen, içini sızlatan o ağrısı; hiç umudunun kalmadığı, sürekli ondan uzaklaşan, ama hâlâ bir türlü gitmeyen yaşamı; üzerine üzerine gelen o tek gerçek, o korkunç, nefret ettiği ölüm.”
syf.93

--- alıntı ---
ivan ilyiç, kendine acıdı. gerasim’in bitişik odaya gitmesini bekledi ve kendini tutamadan çocuk gibi ağlamaya başladı.

Kitabı okuyanlar bu sahneyi hatırlar. Niye ağlattı tolstoy karakterini, hiç şüphesiz Acizliğine, korkunç yalnızlığına, insanların zalimliğine ağlıyordu.

duygudurum anlatımında başarılı bir eser. Bizi bize anlatan eserlerin inandırıcılığı bu kadar iyi olmalı işte.
Tolstoyun yazmış olduğu minancık, sade, süssüz, kelime oyunlarının olmadığı kitabıdır. Son derece sıradan bir hayatı olan ve bu hayatı hep gerektiği gibi yaşamaya çalışan kahramanımızın hastalanıp ölümle yüzleşmesini konu alıyor. Yine abartmadan son derece yalın ifadelerle.

Ha bu arada okurken ben de kendimle ilgili epey soruyla boğuştum.

“Ya gerçekten de yaşamam gerektiği gibi yaşamadıysam, bilinçli seçtiğim yaşamım yanlışsa?..
"Tepeye tırmandığımı zannederken aslında bayır aşağı koşmak. Tam böyleydi durum. İnsanların gözünde giderek yükselirken, aynı anda hayat da benden o kadar eksiliyor, ayaklarımın altında çekilip gidiyordu. Madem öyle, ölmeye hazır ol!"