sadettin ökten

1 /
radyo programlarını hepsini hatmettikten sonra bir boşluğa düştüm. şimdi de mymecra kanalındaki videolarını dinlemeye başladım. vesiletün necat'ı aktarıyor.

vefat etmeden kendisini görmeyi çok isterim.

her dinlediğimde yumuş yumuş oluyorum. ferahlıyorum.

allah razı olsun.
konuşmaları fazla romantik gelebilir bazen. bunu zaten kendisi de dile getiriyor. fakat bilgisi, görgüsü, üslubuyla tam bir istanul beyefendisidir; hocadır.
Maşallahı var ben onun yaşına geldiğimde ilacımı alıp almadığımın tereddüdünü yaşarım muhtemelen ancak o, o kadar güzel cümleler kuruyor ki. Kültür başka şey. Aile görgüsü, yetiştiği ortam, çevresi. Hepsi Sadettin Ökten ve onun gibilerin temeli aslında. Bize de böylesi insanları hayran hayran dinleyip, izlemek düşüyor.
erkam radyoda gönül sadası isimli programda kemal sayar ile birlikte konuşuyorlar. ben geçmiş programları yolda gelip giderken dinliyorum.
kendisini dinlerken adeta istanbullu bir şirin babayı dinliyor gibiyim.
bir programda kış çıktığı için helva yapıp dağıtılmasından bahsetti. Hayatta olan değişikliklerin böyle tatlı ile birleştirilip gelenekleştirilmesini sevincin paylaşılmasından bahsediyordu. çok hoşuma gitti.
günümüzde insan komşusunu bile tanımazken böyle geleneklerin sayesinde çevresini tanıyabilir, hem hal olabilir.

kendisinden çok az bahsediliyor. ama ben doğru konuştuğunu düşünüyorum, kalp de kırmıyor.
sansasyonel açıklamalar yapmadığı için belki gündeme gelmiyor olabilir ama bence gündemde olması gereken birisi.
allah başımızdan eksik etmesin.
allah böyle insanların sayısını artırsın diyelim.
Fiziksel organlarda olduğu gibi kalbi hadiseler de çalıştıkça parlıyor, ışıldıyor. Yani merhamet etmezseniz bir süre sonra merhametsiz olursunuz, kalbiniz kararır. Başlangıçta merhamet ettiğiniz zaman yani merhametiniz efâlinizde göründüğü zaman insanlar size "Bu akılsız" derler.

Menfaatinizi inkâr ediyorsunuz çünkü ama buna sabredeceksiniz, bir süre sonra kalbiniz merhametle iyice hemhal olacak, insanlar yapamasalar bile "Bu farklı bir adam" derler. "Bunun işine akıl sır ermez" derler. Biraz daha ileri gidip imrenirler de söyleyemezler.
İnsanı kardiyolojiyi seçmeye meylettiriyor şu sözleri ile: “insan o kadar rakik, o kadar duygusal, o kadar hassas, nazik bir mahluktur ki, kalbi kırıldığı anda o kalbin bir daha tamiri mümkün değildir demeyeceğim ama fevkalade zordur. onu da, kalp doktorları var, tabib el-kulûb var, kalpleri tamir eden hekimler var, onlar tamir eder.”
şirin baba.

bir şeylerin farkında olan az sayıda insandan biri de o. insan fıtratının suistimali ve zaaflarının olabildiğince istismarı yoluyla dünyanın getirildiği noktayı karalayabilen cüretkar isim.

yusuf kaplan'ın "dikey ve yatay eksenler" diye ifade ettiği fizik-metafizik terazisini, kendi deyişiyle "medeniyet kodları"ndan çıkarmanın cehdini yaşıyor; bu ruh dengesizliği bahsini enine boyuna tartışıyor. ayrıca, bu yorumlamayı yapacak olanın da entelijansiya olduğunu söylüyor.

zihninde, seküler hayat için bir bakıma gayrimeşru sayılabilecek tuhaf bir sınıflandırma yapıp, katıldığı televizyon programlarında konuşurken de belli terimlerin mukabilinde kelimeleri eski ve yeni, seküler ve islamî olan diye ayırarak mânâ dilimizdeki yerlerine göre kullandığını görünce, bu konuda yalnız olmadığıma sevinmiştim.

"özal'ın devlet eliyle türkiye'de şartlarını oluşturduğu ve yerleştirdiği kapitalist düzen ve duyarlığı" eleştirmesinden de, ruhsuz köksüz ifadelerle osmanlı'yı idealize etmek yerine, "onun ileriye ve geriye gidişte birim olması gerektiğini" belirtmesinden de, geleneksel muhafazakar çizgiden uzaklığı açıkça anlaşılıyor. ayrıca, bizim -müslümanların- dışında kalan dünya toplumlarının ortaya koyduğu / koyacağı medeniyet tasavvurlarının sabit bir referansının bulunmadığını, bizimse "hâlâ" tabe kıyamet geçerli bir "sabit referans"a malik olduğumuzu, bunun da "kur'an" olduğunu dile getirmiştir.

not: son paragrafta tırnak içerisine alınmış ifadeler, başka bir mütefekkirin zatı ve sözlerini ima etmektedir.