Huzuruz bacak sendromu olan kişiler için çileli olan yolculuktur.
Gece 11 den sonra bacak huzursuzluk vermeye başlar, yerinizde oturamaz bacağınızı kesip atmak istersiniz. Uzanabilseniz yine iyi ama namümkün. O göt kadar yerde bacağını nereye uzatıyorsun?
gece 3 molasında o soğukta biraz olsun yürüdükten sonra huzursuzluk hafifler ama yine de uyutmaz. 6 ya doğru uykusuzlukla beraber yorgun düşer uyursunuz, 1 saat geçmeden muavin kek için sizi kaldırır. Şerefsiz muavin.
(bkz: şerefsiz bacak sendromu)
şehirler arası otobüs yolculuğu
Bir cam kenarı koltuk olsun dünyanın bir ucundan diğer ucuna giderim.
Uyumayı pek sevmiyorum, gecenin kör karanlığında yol kenarındaki cılız ışıkları izlemek keyif veriyor.
Uyursam sanki birşeyleri kaçıracakmışım gibime geliyor.
Hele yaz günü bile soğuk mola yerinde Nuh nebiden kalma çayı yudumlamak ayrı bir heyecan.
Uyumayı pek sevmiyorum, gecenin kör karanlığında yol kenarındaki cılız ışıkları izlemek keyif veriyor.
Uyursam sanki birşeyleri kaçıracakmışım gibime geliyor.
Hele yaz günü bile soğuk mola yerinde Nuh nebiden kalma çayı yudumlamak ayrı bir heyecan.
Bu konu madem gündemde bir uzun otobüs yolcuğumu daha anlatayım...
Efendim şöyle ki geceleri otobüse binmeyi sevmem, çünkü uyuklarım... Uyuklayınca da mutlaka boynum tutulur. Çok kötü bir şey. Bildiğin işkence... Otobüs koltuğunda uzun saatler uyuyanlara hep imrenmişimdir.
Bir gün ismini vermek istemeyeceğim bir otobüs firması ile izmir'den istanbula geliyorum. Malesef sadece gece bulabildim bileti. Mecbur çıktık yola...
Bilirsiniz. Otobüste erkek muavin ve kadın muavinlerin olduğu 1998-2005 yılları arasından bahsediyorum. Şimdilerde nasıldır acaba...
Ez cümle... Otobüse bindim. Ve bir hanım hanımcık kız hostes olmuş. Giymiş güzel kıyafetlerini, bağlamış boynuna otobüs firmasının kurumsal renkleri ile fularını arzı endam ediyor otobüste. Ama bir sorun var. Galiba yeni başlamış olacak ki her halinden heyecanı ve mutluluğu görülebiliyor.
İlk suların paketli diğerlerinin bardaklara döküldüğü bir dönem bu... Hostes hanım kız her 20 dakikada bir su dağıtıyor. Gülücükler saçıyor. Sanırsın tüm otobüs düğüne gidiyor. Her geçerken hafiften herkes kıza gülümsüyor tabii...
Ve yine bilirsiniz ki saat 23.30'u geçtikten sonra ışıklar söndürülür ve sadece yolcunun minik fener lambaları yanabilir. Bu arada kız hala su dağıtmaya devam ediyor. Bana gelip, " bey efendi ışığınızı södürebilir miyiz?" dedi.
"Ben gece uyuyamıyorum, uyanık kalmam lazım dedim" kız gitti...
"Ama yolcular rahatsız olabilir" dedi. Terslemeden "ben uyuyunca terliyorum bu şekilde gitmem gerekiyor" dedim
aradan 2 saat geçti kız hafiften uyuklayan gözlerimi görünce "bey efendi isterseniz kahve yapayım uyanık kalırsınız" dedi.
"Nescafe uykumu açmıyor" dedim. "O zaman iki tane karıştırayım güçlü olur" dedi. Gülmeye başlayıp gönderdim başımdan...
Ama kız durmuyor ki sürekli otobüste su dağıtmaya devam ediyor.
saat 03.00 gibi ben hafiften yamulmuşum; uyuya kalmışım...
Şöyle bir el omuzuma dokundu hafiften ve şöyle dedi
beyefendi uyanın terlersiniz...
Allah o kıza selamet versin. İnşallah bir yerlerlere gelebilmiştir bu hayatta.
Efendim şöyle ki geceleri otobüse binmeyi sevmem, çünkü uyuklarım... Uyuklayınca da mutlaka boynum tutulur. Çok kötü bir şey. Bildiğin işkence... Otobüs koltuğunda uzun saatler uyuyanlara hep imrenmişimdir.
Bir gün ismini vermek istemeyeceğim bir otobüs firması ile izmir'den istanbula geliyorum. Malesef sadece gece bulabildim bileti. Mecbur çıktık yola...
Bilirsiniz. Otobüste erkek muavin ve kadın muavinlerin olduğu 1998-2005 yılları arasından bahsediyorum. Şimdilerde nasıldır acaba...
Ez cümle... Otobüse bindim. Ve bir hanım hanımcık kız hostes olmuş. Giymiş güzel kıyafetlerini, bağlamış boynuna otobüs firmasının kurumsal renkleri ile fularını arzı endam ediyor otobüste. Ama bir sorun var. Galiba yeni başlamış olacak ki her halinden heyecanı ve mutluluğu görülebiliyor.
İlk suların paketli diğerlerinin bardaklara döküldüğü bir dönem bu... Hostes hanım kız her 20 dakikada bir su dağıtıyor. Gülücükler saçıyor. Sanırsın tüm otobüs düğüne gidiyor. Her geçerken hafiften herkes kıza gülümsüyor tabii...
Ve yine bilirsiniz ki saat 23.30'u geçtikten sonra ışıklar söndürülür ve sadece yolcunun minik fener lambaları yanabilir. Bu arada kız hala su dağıtmaya devam ediyor. Bana gelip, " bey efendi ışığınızı södürebilir miyiz?" dedi.
"Ben gece uyuyamıyorum, uyanık kalmam lazım dedim" kız gitti...
"Ama yolcular rahatsız olabilir" dedi. Terslemeden "ben uyuyunca terliyorum bu şekilde gitmem gerekiyor" dedim
aradan 2 saat geçti kız hafiften uyuklayan gözlerimi görünce "bey efendi isterseniz kahve yapayım uyanık kalırsınız" dedi.
"Nescafe uykumu açmıyor" dedim. "O zaman iki tane karıştırayım güçlü olur" dedi. Gülmeye başlayıp gönderdim başımdan...
Ama kız durmuyor ki sürekli otobüste su dağıtmaya devam ediyor.
saat 03.00 gibi ben hafiften yamulmuşum; uyuya kalmışım...
Şöyle bir el omuzuma dokundu hafiften ve şöyle dedi
beyefendi uyanın terlersiniz...
Allah o kıza selamet versin. İnşallah bir yerlerlere gelebilmiştir bu hayatta.
Bu fiyatlardan sonra yapması da zulüm haline gelmiş aktivite
yanında eşin, arkadaşın, sevdiğin biri varsa, yolculuk 4 saati geçmiyorsa, kusmuk kokusu ve bebek ağlaması yoksa, davaroğlu davar muavin ya da şoföre denk gelinmediyse, önünde, arkanda, yanında kulaklığın icadından bihaber sığırlar son ses bir şey izlemiyorsa, bağıra bağıra konuşmuyorsa, yolda 50 defa araç durdurulup kimlik kontrolü yapılmıyorsa, araç zamanında kalkıyorsa iyidir.
(bkz: çığlıklar yardım çığlıkları)
Birkaç kere bana enteresan gelen olay yaşadım. Birinde, bir kadın çocuğuyla yanıma oturdu. Çocuğun ayaklarını, izin alarak benim dizime koyup uyuttu. Sonra konu açmaya vs vs çalıştı. Bursa'ya varmaya bir iki saat kala, başladı Mudanya'da oturduğundan, iki erkek çocuğu olduğundan bahsetmeye. Biri mühendismiş, bir diğeri de turizm sektöründe. Adresini verdi kavlî olarak. Beni evine davet etti, muhakkak gel dedi. Kızı da arkamızda oturuyordu sanırım, ki mola verdiğimiz bir ara, kızı benim telefon numaramı almak istedi. Allah'tan telefonun ekranı çatlamışti da nezaketle geri çevirdim. Kendine gelin arıyordu abla herhalde.
Bir diğerinde, çok nostaljik bir şekilde terminale vardım gece yolculuğu için. Bilet almamıştım daha öncesinde, hasbelkader diyerek çıkmıştım yola. Tevafuk daha o zamana kadar olmayan 22:00 seferine bir koltuk boşmuş. Güzergâhı da sormadan aldım bileti. Bir-iki saat sonra da başladık. Meğerse Konya üzerinden Kayseri'ye gidiyormuş. Bizzat göremesem de Mevlânâ yurdunun kenarından geçmek beni heyecanlandırmıştı.
Bir diğerinde de, erkek kardeşim almıştı benim için bileti. Bu araç da Konya üzerinden giden bir otobüstü. Meğer bana aldığı numara, otobüsün en arka koltuklarından biriymiş. Ve en arkada benden başka iki kadın daha vardı. Ne enteresan ki kadınlardan biri evli çocuklu, bir diğeri nişanlı idi. Kadınlar kendi aralarinda konuşmaya başladılar. Sonra nedense beni de dahil ettiler, sorularına vs. Bir ara konu evliliğe geldi. Evli kadın bana sordu. Sonra sevgili yap kendine diye tavsiye verme cüreti gösterdi. Ben de hem sosyolojik, hem felsefik, hem dinî ve ahlâkî açıklamalar yapıp kadını savuşturdum. Ne tevafuk ki zamanında tanınmış, ama sonradan münzevî hayatı tercih etmiş eski bir akademisyen adam arkasına dönüp bana, benden için sen zor ve tehlikeli birisin dedi. Anlam veremedim, tehlike nerede diye. ama sonradan, herkes gibi düşünmediğin ve her şeyin farkında olduğun için farklısın. Diğer insanlar, kendini her bakımdan yetiştirmekte olduğunu farkettikleri anda seni tehlikeli görmeye başlar, dedi. Sonra adam , bana ilmî açıdan bir takım sorular sordu. Sosyal bilimlerden, Temel İslâmî ilimlerden, dinler tarihinden, tabiattan , astronomiden , sanattan, mimariden, musikiden, edebiyat ve siyasetten bahisler açıldı. Otobüsten indikten sonra valiz almak için bagaja yöneldiğimde, adam babama dönüp, evlâd olarak beni yetiştirdikleri için bilhassa babama teşekkür etti. Birkaç söz daha ilave etti teşekkürünün ardından. Sonra bindi bir taksiye.
Bir diğerinde, çok nostaljik bir şekilde terminale vardım gece yolculuğu için. Bilet almamıştım daha öncesinde, hasbelkader diyerek çıkmıştım yola. Tevafuk daha o zamana kadar olmayan 22:00 seferine bir koltuk boşmuş. Güzergâhı da sormadan aldım bileti. Bir-iki saat sonra da başladık. Meğerse Konya üzerinden Kayseri'ye gidiyormuş. Bizzat göremesem de Mevlânâ yurdunun kenarından geçmek beni heyecanlandırmıştı.
Bir diğerinde de, erkek kardeşim almıştı benim için bileti. Bu araç da Konya üzerinden giden bir otobüstü. Meğer bana aldığı numara, otobüsün en arka koltuklarından biriymiş. Ve en arkada benden başka iki kadın daha vardı. Ne enteresan ki kadınlardan biri evli çocuklu, bir diğeri nişanlı idi. Kadınlar kendi aralarinda konuşmaya başladılar. Sonra nedense beni de dahil ettiler, sorularına vs. Bir ara konu evliliğe geldi. Evli kadın bana sordu. Sonra sevgili yap kendine diye tavsiye verme cüreti gösterdi. Ben de hem sosyolojik, hem felsefik, hem dinî ve ahlâkî açıklamalar yapıp kadını savuşturdum. Ne tevafuk ki zamanında tanınmış, ama sonradan münzevî hayatı tercih etmiş eski bir akademisyen adam arkasına dönüp bana, benden için sen zor ve tehlikeli birisin dedi. Anlam veremedim, tehlike nerede diye. ama sonradan, herkes gibi düşünmediğin ve her şeyin farkında olduğun için farklısın. Diğer insanlar, kendini her bakımdan yetiştirmekte olduğunu farkettikleri anda seni tehlikeli görmeye başlar, dedi. Sonra adam , bana ilmî açıdan bir takım sorular sordu. Sosyal bilimlerden, Temel İslâmî ilimlerden, dinler tarihinden, tabiattan , astronomiden , sanattan, mimariden, musikiden, edebiyat ve siyasetten bahisler açıldı. Otobüsten indikten sonra valiz almak için bagaja yöneldiğimde, adam babama dönüp, evlâd olarak beni yetiştirdikleri için bilhassa babama teşekkür etti. Birkaç söz daha ilave etti teşekkürünün ardından. Sonra bindi bir taksiye.
üniversite hayatımda gidiş dönüş olarak 400'ün üzerinde yaptığım seyahat. bütün biletleri saklamıştım. o zamanlar öyle internetten bilet alma diye bir şey yoktu. üsküdar'dan biletimi alır, servisle harem'e geçerdim. dönüşte de kavacık'ta inerdim.
haliyle, geçmişe bir göz atayım dediğimde, bir anda onlarca anı, belki hikaye geliyor aklıma. yine de, en çok, bu okul-ev arası yolculukların dışında yaptığım, diğer seyahatlerden anılarım geliyor.
uçakla seyahati de, otobüsle olanı da seviyorum. otobüsle olanı 2014 yılında yaptım en son, bu açıdan özlüyorum da. alanya'ya giderken, uçak+otobüs kombinasyonu yapardım, onu duble özlüyorum haliyle.
ne bileyim, cam kenarı yerime biri çökmüş müdür, tartışmam gerekecek mi, otobüs kalktı da, acaba yanlış otobüse binmiş miyimdir, mola yerinde gelmeyen defi hacet hissi, yolun ortasında bastırır mı, moladayken otobüsü kaçırır mıyım, uyuyorken inen biri benim valizle gider mi, uyuyup da ineceğim yeri kaçırır da bir meçhule gider miyim, biri sessiz atmış, bütün otobüs kokuyor, bu klimanın iyi çalıştığına mı delalet gibi soru ve endişeler, ardinal unsuru bence.
haliyle, geçmişe bir göz atayım dediğimde, bir anda onlarca anı, belki hikaye geliyor aklıma. yine de, en çok, bu okul-ev arası yolculukların dışında yaptığım, diğer seyahatlerden anılarım geliyor.
uçakla seyahati de, otobüsle olanı da seviyorum. otobüsle olanı 2014 yılında yaptım en son, bu açıdan özlüyorum da. alanya'ya giderken, uçak+otobüs kombinasyonu yapardım, onu duble özlüyorum haliyle.
ne bileyim, cam kenarı yerime biri çökmüş müdür, tartışmam gerekecek mi, otobüs kalktı da, acaba yanlış otobüse binmiş miyimdir, mola yerinde gelmeyen defi hacet hissi, yolun ortasında bastırır mı, moladayken otobüsü kaçırır mıyım, uyuyorken inen biri benim valizle gider mi, uyuyup da ineceğim yeri kaçırır da bir meçhule gider miyim, biri sessiz atmış, bütün otobüs kokuyor, bu klimanın iyi çalıştığına mı delalet gibi soru ve endişeler, ardinal unsuru bence.