neredeyse her unsuru yozlaşmış ülkemiz için, genel geçer doğru tespit.
allah başımızdakileri eksik etmesin.
türkiye'de maçlar sahada değil masada kazanılıyor
sanki yeni bir naneymiş gibi, amerika'yı dört yüz ellinciye keşfedenlerin şikayeti.
insanın midesini döndüren, kusma isteği yaratan tarafı, masada kazanan kendi takımıyken sesi çıkmayan, eğilip kıs kıs gülenlerin, başkası masada kazanırken zır zır ağlaması.
bu ülke insanı ahlaken zayıftır. bu ülkenin kulüplerinin başında, takımlarının başında, kadrolarında, tribünlerinde de bu insanlar bulunmaktadır. bu ülke insanı ahlaksız ve ilkesizdir. onun spor dünyası da aynı siyaset dünyası gibi, tabii ki ahlaksız ve ilkesiz olacaktır. hangi takımın taraftarı olursa olsun, türk taraftar hiçbir zaman doğruyu, tutarlıyı, hakkı değil, her zaman kendine yarayanı, işini göreni ister. bu böyle gelmiş, böyle gidecektir.
bu ülkenin maçlarını izlerken, sahada futbolcusunun, tribünde taraftarının, mikrofonda yöneticilerinin hallerinden utanç duyuyorum. rakibi nasıl attırırım, penaltıyı nasıl koparırım, süreyi nasıl çalarım diyen futbolcular, rakip takımın her temasında faul, kart, penaltı gören, her şeye bağıran taraftarlar, isminden mevkiinden utanmayan, holigan, rezil yöneticiler. sonra açıp misal premier league'e bakıyorum, başka bir spor sanki. sonra diyorum ki sahi orası ingiltere, onlar ingiliz.
ne zaman saçına dokunulan futbolcunuz yerde gözü çıkmış numarası yaparken "kalk kardeşim, şerefsizlik yapma" diyeceksiniz, bu ülkenin sadece futbol dünyası değil, her şeyi o zaman düzene girmeye başlayacak, emin olun artık maçlar şampiyonluklar da masada kazanılmayacak. ama şunu kabul edin, şunla barışın: siz bunu hiçbir zaman yapmayacaksınız.
insanın midesini döndüren, kusma isteği yaratan tarafı, masada kazanan kendi takımıyken sesi çıkmayan, eğilip kıs kıs gülenlerin, başkası masada kazanırken zır zır ağlaması.
bu ülke insanı ahlaken zayıftır. bu ülkenin kulüplerinin başında, takımlarının başında, kadrolarında, tribünlerinde de bu insanlar bulunmaktadır. bu ülke insanı ahlaksız ve ilkesizdir. onun spor dünyası da aynı siyaset dünyası gibi, tabii ki ahlaksız ve ilkesiz olacaktır. hangi takımın taraftarı olursa olsun, türk taraftar hiçbir zaman doğruyu, tutarlıyı, hakkı değil, her zaman kendine yarayanı, işini göreni ister. bu böyle gelmiş, böyle gidecektir.
bu ülkenin maçlarını izlerken, sahada futbolcusunun, tribünde taraftarının, mikrofonda yöneticilerinin hallerinden utanç duyuyorum. rakibi nasıl attırırım, penaltıyı nasıl koparırım, süreyi nasıl çalarım diyen futbolcular, rakip takımın her temasında faul, kart, penaltı gören, her şeye bağıran taraftarlar, isminden mevkiinden utanmayan, holigan, rezil yöneticiler. sonra açıp misal premier league'e bakıyorum, başka bir spor sanki. sonra diyorum ki sahi orası ingiltere, onlar ingiliz.
ne zaman saçına dokunulan futbolcunuz yerde gözü çıkmış numarası yaparken "kalk kardeşim, şerefsizlik yapma" diyeceksiniz, bu ülkenin sadece futbol dünyası değil, her şeyi o zaman düzene girmeye başlayacak, emin olun artık maçlar şampiyonluklar da masada kazanılmayacak. ama şunu kabul edin, şunla barışın: siz bunu hiçbir zaman yapmayacaksınız.
Zamanında lucescu'da buna benzer laflar etmişti.
Yemedigi şamar dayak kalmamıştı..
Bu herifin dokunulmazlığı nereden geliyor bilmiyorum..
Yemedigi şamar dayak kalmamıştı..
Bu herifin dokunulmazlığı nereden geliyor bilmiyorum..
mesih jesus dedenin 3 gün önceki lafı. kendi yediği naneyi iyi bildiği için böyle konuşuyor. masada her şeyi ayarlamış yalının babası.