şimdi yazacaklarımızı itirafa mı yoksa karalamaya mı yazmalıydım ayırt edemedim. siz mesela bunu itiraf olarak kabul edebilirsiniz. gelelim halime. halime gelmekten kasıt halim de değil halime de bunu da anlamış olmalıyız.*
yazmadan edemeyen kalemim belki aylar olmuştur. tükenmez denen kalem tükenmiş. klavyem ise galiba q'dan f'e geçmiş olmalı ki yazdığım cümleler anlamsız bütünler oluyor.
neden yazmıyorum, usanmışlık. usanmışlık neden? ah şu kalemleri ve kelamları boşu boşuna siyasi boğuşmalara yazan sözüm ona usta! kalemler. tabi zamanın ilcaatı bu. günlük meselelere temas etmeden usta olunmaz. siyasi boğuşmaları gördükçe, herkesin bu menamda yazdığına baktıkça, illa ki bir taraf olunacakmış gibi kendi mesleğini, meşrebini yazanları okudukça, birbirini tekfir derecesinde vurun bre! diyerek çekilen kılınçları gördükçe -midem bulanıyor-kusasım geliyor. hakikaten burama geldi. gerçi sözlüklerin mantığı da aslında günceldir. güncel yazmazsan güncel değil diye eleştiriye maruz kalırsınız. velhasıl yazamama sebebim bu. sadece sözlük de değil aslında, etrafımdaki insanlardan da usanmışlık var. neden? yukarıda yazdıklarımın aynısı... hal-i pürmelalim(izin) ful hd görüntüsü ise şu satırlarımız:
evet, bu zamanda merakla radyo vasıtasıyla ciddi alâkadarâne küre-i arzdaki boğuşmalara merak edip bakanlar, dikkat edenler, maddî ve manevi pek çok zararları vardır. ya aklını dağıtır, manevi bir divane olur; ya kalbini dağıtır, manevi bir dinsiz olur; ya fikrini dağıtır, manevi bir ecnebî olur.
evet, ben kendim gördüm: lüzumsuz bir merakla mütedeyyin iken âmi bir adam, biri de ilme mensubiyeti varken, eskiden beri islam düşmanı olan bir kâfirin mağlubiyetiyle ağlamak derecesinde bir mahzuniyet ve âl-i beytten seyyidler cemaatinin bir kâfire karşı mağlubiyetinden mesruriyetini gördüm. böyle âmi bir adamın alâkası, bir geniş daire-i siyaset hâtırı için böyle kâfir bir düşmanı, mücahit bir seyyide tercih etmek, acaba divaneliğin ve aklı dağıtmaklığın en acip bir misali değil midir?
devamını gör...