linç kültürü

Bir kişiyi sosyal medya yamyamlarının önüne atmaktır. Black mirrorun linç kültürü ile alakalı güzel bir bölümü var, 3. Sezon 6. Bölüm (bkz: hated in the nation) linç etmenin nasıl olduğuna bu kültürün nasıl ‘ öylesine hemen ‘yayıldığına herkesin birbirinden etkilenmesine ve nelere sebep olduğuna değiniliyor. Şu günlerde saygısızlık yapan veledin tekine de yapılandır aslında. İsim soy ismini hatta başlığına bile yazmayı doğru bulmuyorum açıkçası. Hatta isim soy isim şeklinde başlığının açılması da rezalet, ekşi sözlükte bile bu olay liseli yazılarak açılmış. 17 yaşında hükümeti seçemiyor, miras alamaz akıl bali değil sayılıyor. Ebeveynsiz bir yere gidemez ama ne hikmetse umarsızca koca adamlar tarafından linçleniyor. Sebep ne olursa olsun isterse dine en kallavi şeyleri saydırsın isterse değerli birine küfretsin kimse bunu hak etmiyor cezası varsa yargı önünde halledilir ki cezasının olması da komik ama hadi bunu kabul etsek, koca koca adamların veledin tekini linçlemesinin sebebi nedir gerçekten bu kadar mı akıl tutulması mevcut. O yaşta o ortamda arkadaşı para verir sırf ona bile yapabilir böyle bir saygısızlığı. Kesinlikle doğru değil yaptığı, Bu tarz saygısızlıklar çok çirkin, manasız ama bunun çözüleceği yer aile, ailede de yoksa okul vs dir. Ergen birini linçlemek neyi çözecek? Ayrıca böyle mantıksız bir şeyden tutuklama mı olur. Kişilerin , kurumların ya da dinlerin değerleri birileri onları saygıyla anınca mı var oluyor ancak, kötü sözde sarsılıyor mu ? Koca yargı ne ile uğraşıyor. Hadi uğraşıyorsun bunu yapan gazeteciyle uğraş başka biriyle uğraş 18 yaş altı çocukla neden ??

yol

"bir gün yolunu yitirirsen, eski yolunu bulmaya çalışma, yeni bir yol ara kendine"*

çıktın yoldan ve yol kayboldu. üzeri toz ile toprak ile kapandı. geriye dönüp bakmıyorsun bir an için bile olsa. ama yeni bir yol aramaya da güç bulamıyorsun, takatin yok. yol yok. iz yok. doğru yok. yanlış yok. belirsizlik... içinde kaybolmuşsun. otlar sarmış dört yanını, gittikçe büyüyen, uzayan otlar. belki seni aşıp geçecek, içine alıverecek. korkma! zannettiğin kadar kötü değildir belki de. bekle... yol sana gelsin...

yol; bazen sana kendiliğinden gelendir.

furkan suresi 63

Rahmân’ın has kulları yeryüzünde vakarla yürüyen, cahiller onlara laf attığı zaman, “selâm” deyip geçen kullardır.

her tartışmadan sonra aklıma gelen ayet. ah! bir de en başta gelse aklımıza ve gerçekten vakarla yürüyüp selâm diyebilsek.

sen banasın

yedi, sekiz, dokuz kere diriltir mi gerçekten aşk? yoksa bir o kadar öldürür mü?

her seferinde "bu defa başka" diye çıktığın yolda yere çakılmak da var, göklerin şen olması da. muamma...

en iyisi beyaz kelebekler bulsun da kaderi fısıldasın kulağımıza.

yazmak

"yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç şiir?
yaşamayabileydim yazar mıydım hiç şiir?
-yaşama!
-ya bileydim?
yazar: mıydım
hiç: şiir."*

şiir değildi hiçbir zaman yazdığım. düz yazı... bazen kısa, bazen uzun... bazen hayal, bazen düş... ama tek bir gerçek vardı her zaman, ayan beyan, ortada. yaşamayı bilmediğim için yazdım, bilseydim yazar mıydım? muamma...

yazmak... akıl sağlığını korumak için bazen tek çare... yoksa kafamızın içindeki cam kırıkları iyice batacak, kanatacak. sahi kurtulur muyuz yazınca onlardan? kurtulmak ister miyiz, yoksa can parçası der sahiplenir miyiz iyice?

ahlat ağacı

Sürekli erteleyip ancak yeni seyredebildiğim film. Bu filmde doğu yine kendini canlandırmış. Aslında Sinan karakteri hepimizin bildiği insan. Atanamayan her öğretmen gibi. Milyonlarca tweeter kullanıcısı gibi, umutsuz. Hayalini gerçekleştiremeyince askere giden erkek ile istediği hayatı yaşayamayınca soluğu evlilikte alan kızların duygusunu yansıtmış.

Çok lafı uzatmadan en beğendiğim repliği buraya sabitleyeyim.

Aslında o kadar önemli biri olmadığımız ortaya çıktığında neden üzülüyoruz ki? Bunu temel bir aydınlama hali olarak ele alabilsek daha iyi olmaz mı? İnanmak dediğimiz şey sonuçta insanın içinde başlattığı bir eylemdir. Ve güzelliğe, aşka inanmak kadar ayrılığa da inanmak, hazır olmak gerekir. Yani her güzelliğin sonunda bir kopuş, ayrılık pusuda bekler. Madem öyle, başımıza gelen bu gibi tatsızlıklara bizi kendi bilinmeyenlerimizle yüzleştiren hayırlı felaketler gözüyle bakmamız gerekmez mi?

hayırlı felaketler

#7221193

Nuri Bilge ceylan'ın kullandığı sıfat tamlaması. Her şerde bir hayır vardır ifadesinin en yalın şekli. Başımıza gelen her türlü kötülükte aslında alınacak hikmetler oluyor. Mesela sevdiğiniz insanların sizi yüzüstü bırakması bile baştan kötü gibi dursa da aslında onun karakterini öğreniyorsun. Yanlış bir yerde olmadık bir laf edince diyorsunki herşeyin bir yeri var. Ayrılık yere postallarını vura vura geliyor ve bir bakıyorsun ki bir zamanlar çok sevdiğin insanları kendi elinle bırakmışsın. İnsanın insandan öğreneceği ne çok şey var.

ağır hasarlı konut

uzun yıllar önce yapılmış olması, malzemeden çalınmış olması, depremler görmesiyle oturulamayacak duruma gelmiş tehlike saçan evler. depremler olmasaydı diğer iki olasılık pek kimsenin umurunda değildi. depremlerle birlikte yıllanmış ve çürük binalarda artık ağır hasarlı sayılmaya başladı. 11 ili vuran depremlerden dolayı iş makinası yetersizliği de bu tehlikeli konutları daha bir tehlikeli hale getiriyor. ama 2020 yılı depreminden beri hasarlı binaların yıkımı ne elazığ'da ne de malatya'da * tamamlanmadı. hatta yarısı bile yıkılmadı. her hangi bir prosedürü var mı bilmemekle beraber, neyi niçin neden bekliyor oldukları merak konusu.

dünyaitiraf.com

Keşke dediğim şeylerin iyikilerimden giderek fazlalasacaği gerçeğiyle yüzlestiğim günden beri çok mutluyum..
Mutluluğum artık hayal kurup hayal kırıklığına ugramayacağimdandir...
Tavsiye ederim en kötüsüyle çabuk yuzlesin bir kere ölün!!!