feriştah'in eşi, oduncu numan ile diyaloglarına bayılırdım:
öğle tatilidir ve numan ile mükremin yemek yemektedirler. daha doğrusu amele
kahvaltısı sözkonusudur, önlerinde sadece ekmek, peynir, zeytin ve helva vardır.
numan: hey gidi günler hey... askerdeki günleri bazen çok özlüyom mükremin. mesela bizim bir nizipli çavuş vardı, beni iki ay her gün dövdü.
mükremin: sebep?
numan: bizim çavuş kalender adamdı. dövmek için illa bir sebep aramazdı!
mükremin: delikanlıydı diyorsun yani*
numan: tabii... hatta bir keresinde beni döverken palaskası koptu, hiç istifini bozmadı, yarım palaskayla dövmeye devam etti.
mükremin: eee?
numan: o kadar disiplinliydi yani...
mükremin: haa... numan amca uzun bir askerlik yapmana bir şey demiyorum, her şeyi aklında tutmana da bir lafım yok ama hepsini bana anlatma istersen.
numan: o zaman da nasıl sevdalıyım bir görsen.
mükremin: kime?
numan: kime olacak mükremin, feriştah'a tabii. giderken de bir tutam saçını verdiydi bana.
mükremin: onun saçından muhakkak diğer taburlarda da vardır.**
numan: yine bir gün içtimadayız... askerliğin bitmesine de daha bir ay var. nasıl da
sevdalıyım.
mükremin: numan amca on saniye içinde al şu teskereyi yoksa ben firar edeceğim! insan seninle biraz muhabbet edince şu odunların kıymetini daha iyi anlıyor ha...*
numan: o zaman her gece bir mektup yazıyordum feriştah'a.
mükremin: her gece...
numan: yaa... ne var ki? Allah göstermesin şimdi ayrı düşsek şimdi de yazarım.
mükremin: ulan bu adam seviyor be... numan amca hakiki bir sevda adamısın ama haybeye...
numan: nasıl yani?
mükremin: yani senin sevdiğin, senin tarafından sevilmeyi sevmiyor ki... senin sevdiğin, senin sevdiğinden daha az seviyorsa seni, sen de sevme gitsin o zaman seni sevmeyeni... vay be amma tekerledim muhabbeti ha. bu lafı bir çikletin içine kaydetmek lazım*
numan: hı?
mükremin: nizipli çavuş'un adı neydi diyorum?
numan: nizipli çavuş işte...
mükremin: adını soruyoz be kardeşim.
numan: nizipli çavuş... kendisi yüzbaşıydı.*
mükremin: hadise giderek karışıyor numan amca.
devamını gör...