git
"Üç gün için 600 km yol mu çekeceksin rebel?" Evet! bir gün için bile, sevdiklerinle beraber bir kere gülebilmek için bile çekilir. hayat dediğin başka ne ki?

Kerem'e giydirmesi işe yaradi. 2 olduk beeee. Nerelerdeydin be kardo. Kutlayalim bu zaferi.
oryantalden maksimum verimi alan loreena Mckennitt şarkısı. ilk dinleyişimde enstrümantal sanmıştım ancak sözleri girdiğinde sağlam çarpmıştı.
Dilâ iydest herkesî dest-i yâr-i hiş bûsed
Garîbem bîkesem men dest-i gam gam dest-i men bûsed
Hafız-ı Şirâzî
(Ey gönül; bayramdır! Herkes kendi yarinin elini öper.
Ben ise garibim.. ben gamın elini, gam benim elimi öper!)
Hayırlı bayramlar...
Garîbem bîkesem men dest-i gam gam dest-i men bûsed
Hafız-ı Şirâzî
(Ey gönül; bayramdır! Herkes kendi yarinin elini öper.
Ben ise garibim.. ben gamın elini, gam benim elimi öper!)
Hayırlı bayramlar...
Stanley milgram’ın insandaki itaat eğilimini anlamaya yönelik oluşturduğu deneyleri ve gözlemlerini anlattığı kitaptır. Deneylerin başlangıç noktasını kudüs’te 1960lı yıllarda yargılanan Adolf Eichmann’ın duruşma sırasındaki tavırları olduğunu söyleyebiliriz. Eichmann’ın milyonlarca yahudinin soykırımını gerçekleştiren canilerden biri olması gerekirken duruşma sırasındaki tavırları ve ifadeleri ile “sadece görevini yapan sıradan biri” olma olasılığı ortaya çıkar. İşte tam da bu nokta deneylerin bel kemiğini oluşturur, normal şartlarda kimseyi incitmeyecek, kibar kişiler bir otorite hiyerarşisinde aldıkları emir, vicdanları ile ters düşse de otoriteye itaat ederler mi? yoksa gerçekten bu kötü işleri gerçekleştirenler hakikaten “saldırgan” tabiatlı kişiler midir? Tabi ki nasıl ki bir bölgenin suç istatistiği her yıl benzer seyrediyorsa ve suç işleyen bir kişi “ben sadece istatistiğin bir parçasıyım, ben olmasam da başkası işleyecekti bu suçu” diyemezse veyahut dese bile suçlu olmaktan kurtulamayacaksa Eichmann da suçluydu.(örnek Milgram a ait cümleler benim) Ama burada insan doğasına dair şaşırtıcı ve prensipte hepimizin inkar edeceği alçaltıcı bir gerçek ortaya çıkmakta. Değerlerimizle örtüşmeyen bir emir aldığımızda niçin bu emre itaat ederiz? Milgram’ın hipotezi bu soru üzerine kuruluyor.
Temel düzenek bir denek, deneyci ve öğrenciden oluşmakta, deneklere öğrenciye bazı kelimeleri okumaları ve öğrencinin sorulara yanıt vermesi gerektiği yanlış yanıtta ise öğrenciyi cezalandırmak için artan dozlarda şok uygulamaları gerektiği söyleniyor ve bunu da öğretim teknikleri için önemli bir çalışma ve bilime büyük katkısı olacak bir deney ve kutsal bir amaç kisvesi altında lanse ediyorlar. Öğrenci ekipten biri ve aktör, tabi ki şok uygulanmıyor ama şok uygulanmış gibi artan dozlarda yükselen acı tepkileri veriyor. fakat deneklerin yarıdan fazlası deneycinin emirlerine itaat ediyor ve en yüksek doza kadar şoku uyguluyor. Farklı şekillerde benzer düzenekler kurularak deneklerin emre itaat etmedeki belirleyici faktör bulunmaya çalışılıyor.
Herşeye evrimsel bakmak zorunda olduğumuz için kitlesel katliamların arkasındaki sıradan insanın itaat’ine de öyle bakarken Konrad lorenz’in aşağıdaki cümlelerini alıntılıyor Milgram:
“Teknoloji insanın etki alanını uzaktan kitleleri imha edecek şekilde genişletmişse de, evrim bu uzaktan kontrollü agresyonlara, yüz yüze karşılaştırmalar için bolca bulunan ve etkin mekanizmalar gibi önleyici mekanizmalar geliştirme şansını bulamamıştır”
Bunu bir düğmeye basarak onlarca sivilin ölümüne sebep olan birinin normalde karşısındaki bir insanı yumruklayarak öldürmeye vicdanının elvermemesi üzerine söylüyor.
Kitapta dikkat çeken noktalardan biri de Vietnam savaşında Amerikan askerlerinin kadın, çocuk ve bebek gözetmeden masum sivilleri öldürdüğü My Lai katliamı.
Askere(a) soruyor gazeteci(g): yani kadınlar erkekler ve çocuklar
A:erkekler kadınlar ve çocuklar
G: ve bebekler?
A:ve evet bebekler..
Askerin de bir bebeği olduğunu ve o günün gecesinde askerin vicdan azabı duymaya başladığını öğreniyoruz. Savaştan dönen Amerikan askerlerinin intiharının altında yatan neden de bu ‘meşru otoritenin gayrimeşru isteklerine itaat’ sonrasındaki pişmanlık veya vicdan azabı olabilir belki de. Vicdani reddin çıkış noktası da belki tam da burası.
Kitabın sonunda acı bir gerçeği şöyle ifade ediyor Milgram:
“İnsanların önemli bir bölümü emrin meşru bir otoriteden geldiğini düşündükleri sürece içeriğinden ve vicdani sınırlarından bağımsız, kendilerine söylenenleri yapar”
Benim buradan anladığımsa Allah’a kul olmayan herkese kul olur, the end.
not: alıntıla diye bir tuş olmadığı için tırnak işareti ile alıntıladım. varsa da benim haberim yok. ayrıca el emeği.
Temel düzenek bir denek, deneyci ve öğrenciden oluşmakta, deneklere öğrenciye bazı kelimeleri okumaları ve öğrencinin sorulara yanıt vermesi gerektiği yanlış yanıtta ise öğrenciyi cezalandırmak için artan dozlarda şok uygulamaları gerektiği söyleniyor ve bunu da öğretim teknikleri için önemli bir çalışma ve bilime büyük katkısı olacak bir deney ve kutsal bir amaç kisvesi altında lanse ediyorlar. Öğrenci ekipten biri ve aktör, tabi ki şok uygulanmıyor ama şok uygulanmış gibi artan dozlarda yükselen acı tepkileri veriyor. fakat deneklerin yarıdan fazlası deneycinin emirlerine itaat ediyor ve en yüksek doza kadar şoku uyguluyor. Farklı şekillerde benzer düzenekler kurularak deneklerin emre itaat etmedeki belirleyici faktör bulunmaya çalışılıyor.
Herşeye evrimsel bakmak zorunda olduğumuz için kitlesel katliamların arkasındaki sıradan insanın itaat’ine de öyle bakarken Konrad lorenz’in aşağıdaki cümlelerini alıntılıyor Milgram:
“Teknoloji insanın etki alanını uzaktan kitleleri imha edecek şekilde genişletmişse de, evrim bu uzaktan kontrollü agresyonlara, yüz yüze karşılaştırmalar için bolca bulunan ve etkin mekanizmalar gibi önleyici mekanizmalar geliştirme şansını bulamamıştır”
Bunu bir düğmeye basarak onlarca sivilin ölümüne sebep olan birinin normalde karşısındaki bir insanı yumruklayarak öldürmeye vicdanının elvermemesi üzerine söylüyor.
Kitapta dikkat çeken noktalardan biri de Vietnam savaşında Amerikan askerlerinin kadın, çocuk ve bebek gözetmeden masum sivilleri öldürdüğü My Lai katliamı.
Askere(a) soruyor gazeteci(g): yani kadınlar erkekler ve çocuklar
A:erkekler kadınlar ve çocuklar
G: ve bebekler?
A:ve evet bebekler..
Askerin de bir bebeği olduğunu ve o günün gecesinde askerin vicdan azabı duymaya başladığını öğreniyoruz. Savaştan dönen Amerikan askerlerinin intiharının altında yatan neden de bu ‘meşru otoritenin gayrimeşru isteklerine itaat’ sonrasındaki pişmanlık veya vicdan azabı olabilir belki de. Vicdani reddin çıkış noktası da belki tam da burası.
Kitabın sonunda acı bir gerçeği şöyle ifade ediyor Milgram:
“İnsanların önemli bir bölümü emrin meşru bir otoriteden geldiğini düşündükleri sürece içeriğinden ve vicdani sınırlarından bağımsız, kendilerine söylenenleri yapar”
Benim buradan anladığımsa Allah’a kul olmayan herkese kul olur, the end.
not: alıntıla diye bir tuş olmadığı için tırnak işareti ile alıntıladım. varsa da benim haberim yok. ayrıca el emeği.
Saç ekimi ve dublajdan sonra dünyada üst sıralarda yer aldığımız bir maharetimiz daha var artık: kurumsallaşmış dilencilik.
Allah gökte değildir. O (cc) mekandan münezzehtir, bizim bildiğimiz anlamda bir hacmi, şekli, kapladığı bir mekanı yoktur.
Kabe'ye de O emrettiği için dönüyoruz. Başka bir yere dönmemizi emretseydi oraya dönerdik. Nitekim daha önce meleklere de Adem'e secde etmelerini emretmişti.
Kabe'ye de O emrettiği için dönüyoruz. Başka bir yere dönmemizi emretseydi oraya dönerdik. Nitekim daha önce meleklere de Adem'e secde etmelerini emretmişti.
fetönün canına okuduğu kavramlardan ama bu kelimenin yeri ayrı efendimizin* kurduğu halkaya ders halkası sahabelere de talebe denilebilirdi ama denilmemiş, onun yerine sohbet ve ashab kullanılmış. çünkü sohbet her şeyden önce bir hal paylaşımıdır bir dikte çalışması değil, ders değil.
meşhur hadisi bilirsiniz değişik versiyonları da var, sahabeler, efendimizin* sohbet halkasındayken bir hale giriyorlar bahsedilen cenneti de cehennemi de görürken sohbetten çıkıp evlerine gittiklerinde ise o hali bulamıyorlar ve acaba münafık mı olduk diye sual etmeye geliyorlar. sohbet bu nedenle sözsüz de yapılır çünkü gönlün beraberliği ve bir hal aktarımıdır.
küçüklüğümden beri haftalık sohbet halkalarında bir şekilde bulunuyoruz elhamdülillah hep fark ettiğim şu ki sohbette isterse yeni hiçbir şey söylenmesin hakikaten insan bir ruh içine giriyor ve o ruh etkisini gün geçtikçe azaltıyor ne zaman tekrar buluşuyoruz yine heybem doluyor. süre uzadıkça ise ruhumdaki sıkıntılar artıyor. yine hadiste buyruluyor ya allah'a anmak için toplananların kalplerine sekinet iner, koskoca mecliste bir kişinin bile niyeti halisse biz de nasipleniyoruz hamd olsun. bire on veren müthiş bir din.*
meşhur hadisi bilirsiniz değişik versiyonları da var, sahabeler, efendimizin* sohbet halkasındayken bir hale giriyorlar bahsedilen cenneti de cehennemi de görürken sohbetten çıkıp evlerine gittiklerinde ise o hali bulamıyorlar ve acaba münafık mı olduk diye sual etmeye geliyorlar. sohbet bu nedenle sözsüz de yapılır çünkü gönlün beraberliği ve bir hal aktarımıdır.
küçüklüğümden beri haftalık sohbet halkalarında bir şekilde bulunuyoruz elhamdülillah hep fark ettiğim şu ki sohbette isterse yeni hiçbir şey söylenmesin hakikaten insan bir ruh içine giriyor ve o ruh etkisini gün geçtikçe azaltıyor ne zaman tekrar buluşuyoruz yine heybem doluyor. süre uzadıkça ise ruhumdaki sıkıntılar artıyor. yine hadiste buyruluyor ya allah'a anmak için toplananların kalplerine sekinet iner, koskoca mecliste bir kişinin bile niyeti halisse biz de nasipleniyoruz hamd olsun. bire on veren müthiş bir din.*
tam adı super mario bros. * olan oyun serisinin ilk çıkan oyunu. mario ise daha önce 2 oyunda yer almış olan (mario brothers ve donkey kong) super mario bros. oyununun ana karakteri.
35 yaşında olan ise mario değil super mario bros. oyunudur.
mario'nun ilk oyunundan bu yana 39 yıl geçmiş olup, nintendo'ya göre kendisi aslında 26 yaşında bi kardeşimizdir. *
bir karışıklığı daha araştırmacı gazeteci yeteneklerimle çözmenin haklı gururuyla satırlarıma burada son veriyorum.
git
35 yaşında olan ise mario değil super mario bros. oyunudur.
mario'nun ilk oyunundan bu yana 39 yıl geçmiş olup, nintendo'ya göre kendisi aslında 26 yaşında bi kardeşimizdir. *
bir karışıklığı daha araştırmacı gazeteci yeteneklerimle çözmenin haklı gururuyla satırlarıma burada son veriyorum.
git
Bir dönem Türk müziğinin özgünlük sorunu yaşadığının kanıtıdır.
bim bam bom, sev kardeşim, mevsim bahar olunca, şaşkın ve daha niceleri...
bim bam bom:

sev kardeşim:

mevsim bahar olunca:

şaşkın:
bim bam bom, sev kardeşim, mevsim bahar olunca, şaşkın ve daha niceleri...
bim bam bom:

sev kardeşim:

mevsim bahar olunca:

şaşkın:

*
Gurban olurum hele hele
Almışlar ellerine tezene
Hak sözü söylesin de diliniz
Sonra düşün sırrın peşine
Nicki mouse'um döner dilim
Vaktim yoktur selam ederim
Olur da bir gün pişerseniz
Bir de bu ocağa beklerim
Tırın tırın tırın...
Gurban olurum hele hele
Almışlar ellerine tezene
Hak sözü söylesin de diliniz
Sonra düşün sırrın peşine
Nicki mouse'um döner dilim
Vaktim yoktur selam ederim
Olur da bir gün pişerseniz
Bir de bu ocağa beklerim
Tırın tırın tırın...