yusuf tavaslı’nın herhangi bir kitabı. her müslüman - türk evladı gibi resimlerine bakarak büyüdüm. tavsiye değil efendim şiddetle dikte ediyorum.

ahlak göstergesi, erdem. teşekkür edilmemesine takılan birisi değilim. neticede nezaket edinilmesi zor bir erdem. toplumları zengin-fakir diye ayrıştırmaktansa erdemli-erdemsiz diye ayrıştırmak kendimiz ve gelecek kuşaklar için hakkaniyetli bir yatırım olacaksa da dünya yuvarlak, çarklar ise sivri. halbuki biz müslümancıklar insan kayıracaktık. sen fakirsin değil, sen erdemli birisin gel kardeşim seninle ne işler başarırız biz, diyecektik. anlatıcaktık “bak evlatcığım; teşekkür etmek erdemli işiyse, kaba davranmak hadsiz işidir” diyecektik. akıllanmayanın cezasını 50 sopa had cezası ile kesecektik, olmadı. hepimiz çarklara kaydırak olduk. kaydık kaypak olduk.
bir zamanlar uğruna bayıldığım tatlı. evet şaka değil bayılmıştım. evde deneyeniniz varsa biliyordur buna şekil vermek için dondurmayı harca bulayıp avucunuzda bastırıyorsunuz işte tam bu işlem esnasında -soğukluk sebebiyle sanırım- dünyam karardı ve küt diye yere yığıldım. gözlerimi açtığımda salondaydım herkes gülüyordu, annem hariç. çok üzgündü canım annem. ilk baygınlık deneyimimin böylesine saçma bir şey için olması beni biraz üzmüştü. kendime geldikten sonra “bir tatlı uğruna değer miydi?” diye, sordum. sonra kalktım şekil verdiğim dondurmayı kızartıp yedim, pişman değildim.
ten rengine ve alt tonuna göre değişir. siyah mesela herkese yakışıyor.
her ölenin ardından onun da hayalleri vardı ama gitti diye düşünüyorum. ani ölüm çok acıklı. en acıklısı birden gidenin ardında kalakalmak. allah kimseye yaşatmasın. vaadi dolan gidiyor. doğru. bunu o acılı kalplere söylemek ne bileyim çok gereksiz geliyor. acılı birini teskin etmek korktuğumuz ve utandığım bir şey aslında. bu vaadi doldu tarzı cümleler bana hep utanç vermiştir. kullanamam yani utanır, sıkılırım. sanki bana sen ne anlarsın diyecekmiş gibi gelir. ya da kes sesini der gibi bakabilir. o yüzden taziyemi sunar sadece susarım. öneriyorum bu susma işini. susun. derin değil anlık bir sessizlik dahi olsa susun. çok zor evet mümkün değil hatta farkındayım. deneyin. aman ya da ne haliniz varsa görün.
kubbealtı neşriyatın 50. yıla özel bir defaya mahsus olmak üzere 1000. adet bastığı kitaplardan bir tanesi. fevkalade emek verilmiş fotoğraf ve gravürlerle desteklenmiş. en sevdiğim kısmı ise kitabın yan kağıtlarının mustafa düzgünman hocaya ait ebrulardan oluşuyor olması. kitabı henüz okumamış yazarlara ve kitap severlere duyurulur.
zaten kısa olan ismimi daha da kısaltarak “hi” demeyi tercih ediyor. onun dışında iki kulak anlamında “anten“ diyerek bile çağırabilir. değişik bir samimiyetimiz var, seviyorum kendisini.
vefat haberini buradan öğrendim. çok üzüldüm, çok şaşkınım en son üsküdar’da kasa sırasında karşılaşmıştık. ayak üstü birkaç şey sormuştum allah razı olsun işi olmasına rağmen kırmamış uzun uzun cevaplandırmıştı. Allah ümmete, ümmetin gençlerine yapmış olduğu hizmetlerinden dolayı günahlarını bağışlasın. bizleri son kalan muhammediyehan ile tanıştırmasının hürmetine -çok sevdiği- Efendimiz Aleyhisselam’a komşu etsin, menzili mübarek olsun.
ulaşılabilir en iyi lezzeti president markasında bulduğum ingiliz peynir. president geçen sene ak gıda yani bim’in, aknaz peynirlerini üreten firmayla anlaşarak ülkeye giriş yaptı. zaten bu markadan önce aknaz gurme cheddar ile aram iyiydi. neyse severek tüketiyoruz. hatta az sonra kabaklı kiş nimetinin içerisine girecek. rendelenmiş hamurun pişmesini bekliyor.
buradaki boş muhabbetleri o kadar özledim ki. üşenmedim açtım okudum. sayfalarca boş yapmışız. hesapsız kitapsız her şey gibi çok güzelmiş. ne günlermiş. vay be.
teoman duralı hocanın hayat hikayesinden mülhem “balık ile kuş imtizaç etmez.” diyebiliriz. sevmek yeterli gibi geliyor olsa da, dünyada işler pek öyle yürümüyor. teoman hoca gibi büyük sözü dinleyenlerin hikayelerini işitiyoruz, sonları genelde -falanca yerden göğe kadar haklıymış... diye bitiyor. eğip bükmenin alemi yok denklik şarttır ama tabii dünya hali, allah bilir.
git
git
izdivaç programında aşk laftır paralı erkek şarttır diye haykıran teyzenin sesini işittim. her kadının kendi bileceği iş, tercih.
yersiz alınganlık gösterip küsen kişi yine aynı şekilde tıpış tıpış barışmaya gelir. hayat tecrübelerine dayanarak kulağa küpe yapılması için söylenmiş taktiksel bir anneanne sözü.
ömür törpüsüdür. diğer bir tutumları ise anlaşılamadıklarını iddia etmeleridir. yani anlaşılamamak üzerine bir takım insani ilişkiler nasıl kurulabilir, resmen mucize. adeta “insanın isteyipte yapamayacağı şey yoktur“ manifestosu. aylak küsen aylak barışır diye anneannemin sürekli söylediği bir söz var, atasözü müdür bilemiyorum ama çok doğru. bu buluttan nem kapan insanımsı arkadaşları anlaşılamamaktan kurtarmak için kendi haline bırakırsanız bir zaman sonra gelip barışacaklardır. tamamen ilişkinizi de kesebilirsiniz ama gülü seven dikenine de katlanıyor. *