Kanaatimce bir insanı bütünüyle sevmek ya da bütünüyle sevmemek imkansıza yakın. Bi yerde okumuştum, hatırlamıyorum o yeri, "bir bardak su bir damla mürekkebi temizleyemez ama bir damla mürekkep bir bardak suyu kirletebilir." Şimdi sevilmeyen insan tipi bir damla mürekkep mi yoksa bir bardak su mu? bu yönüyle bakarsak meseleye; kimse tam olarak sevilmeye ya da sevilmemeye layık değil. Ama illa ve ısrarla sevilmeyecekse, sütten çıkan ak kaşıklardır onlar derim.

kusurlarına rağmen bir insana aşık olabiliyorsak, koşullarına rağmen İstanbul'a da aşık olmak pek de garip olmasa gerek.
Diğerleri şehir, sen şiirsin.
Diğerleri şehir, sen şiirsin.
Şu an kulağımda kulaklık, ayağımda kundura, elimde telefon İbrahim Tatlıses'ten "kurban olduğum" adlı eseri dinliyorum. İbo'nun "duydum sen birine sevdalanmışsın, o seven gönlüne kurban olduğum" deyişine kurban olurruuummm. *Bu biçim seven ve sevilen tüm güzel insanlara gelsin bu türkü.
Hiç girişmeyin.
Burdan anneme, babama, katmandudaki akrabalarıma ve tüm Serengeti sakinlerine sözlük aracılığıyla selam yolluyorum.
etrafındaki 5 kişinin ortalamasısın denilen kişinin kadıköy meydan büfecisinde çalışması
O zaman dünya niye bu kadar karanlık ey romalılar, yurttaşlar, kainat sakinleri. Etrafındakilerden biri güneş, biri ay. Kadıköy karanlık dünyamızın kozmopolit bir semti. Ay ve güneş ışığı burda da aydınlatıyor oysa. Dünya 5'ten büyük. Bir de sen benim dünyamsın diyen orhan baba var ki, bu esere göre etrafındaki 5 kişi de 55 kişi de sevdiceğin taa kendisi. Bu durumda ortalama bir değerden bahsetmek sizi a noktasından b noktasına götürür. Ordan da ver elini ab.
İstanbul'u seyrediyorum gözlerim kapalı adlı eser.
Not: bi de karakalem tabloda "çıkmak" ne bileyim.. saat mi geç, aklım mı bulanık sizce de başlık biraz tuhaf değil mi?
Not: bi de karakalem tabloda "çıkmak" ne bileyim.. saat mi geç, aklım mı bulanık sizce de başlık biraz tuhaf değil mi?
"İnsan kendi kalbini biliyor. Bunu diğer insanlardan gizliyor olsa da biliyor. Bilmemezlikten gelse de yine biliyor. Arabî, "hiç kimse kendi durumunun cahili değildir" der. Kişi pek çok duruma cahil olabilir, lakin kendi kalbini biliyor."
Böyle böyle, ufaktan ufaktan bizim yer altı edebiyatçılarımızın köküne dinamiti döşüyorlar. 'Kalbinde yer yoksa güzelim, fark etmez ben ayakta da giderim...' dizeleri ayakta yolcu ürünü olup makam koltuğunda oturanların da kalbini dağlamaktadır aynı zamanda. Ayakta yolcu yasağı bu edebi akımın hayat damarlarından birini koparmak demektir. Ankara ayağını denk alsın.
git
git
Bugün iki sevdiceğimi daha yolcu ettim bu güzel şehirden. Beni ardlarında bıraktılar. Bense öylece bakakalarak, dokunamadan, sarılamadan, sadece el sallayabildim hareket eden otobüsün arkasından. Onlar gitti ben kaldım. Üsküdar'ın ara sokaklarında amaçsızca yürüyerek ayrılık acımın hafiflemesini bekliyorum. Hayat böyle bir şey sanırım; bir hoşgeldin, bir güle güle arasına sıkışan ve çabucak geçen an... Tez gelin gayri.
git
git
Bu kişinin algısına, edebine, adabına, ahlakına göre değişkenlik gösterir. Bunun bir ölçüsü yoktur. Yine de henüz edilmemiş olanıdır deyip seviyeyi yükseltiyorum. Hakaretin de onuru vardır. Neyzen Tevfik bu işin piridir ayrıca. (övülesi değil asla) bir de yanlış üslup, doğru sözün celladıdır. Hakaret doğru sözü eğmektir.
Acaba İnsanoğlunun en kuvvetli duygusu olabilir mi merak?
Başka anne/babadan dünyaya gelseydim bugün kim olurdum acaba?
Çok evvelce yaşasaydım yine aynı ben mi olurdum?
Bugün sevdiğim her şeyi yarın ve ömrümce sevmeye devam edebilecek miyim acaba?
Vakti zamanında savcının birine davasından vazgeçmesi için 2 milyon dolar teklif etmişler de savcı kabul etmemiş. Yıllar sonra savcı yine böyle bir teklifle karşılaşmış ve sormuşlar savcıya "Sen kaç paralık adamsın?" Savcı da "2 milyon dolara kadar adamım sonrasını bilmiyorum" demiş. Kıssadan hisse; zor, oyunu bozar ilkesi gereğince nereye kadar adamız ya da nereye kadar ilkelerimizin sahibiyiz? İnsanların vazgeçtiği yer neresi? Değiştiği ya da feragat ettiği?
Bir de nerede kaldın, meselesi var.
Yıllarca beklenen, beklediğinin kıymeti nispetinde büyüyen o yakıcı merak duygusu.
Evladını bekleyen bir anne mesela. Sabahı bekleyen bir hasta ya da...
Nerde kaldın, deyip aşkla, sabırla, merakla beklediğimiz her ne varsa Allah nasip etsin.
Edit: birçok yazar atom fiziği, kuantum mekaniği, madde, rna, dna falan demiş. evet ben de ediyorum evet ben de bilime aşığım ama cevabı olanlarla değil olmayanlarla ilgileniyorum. Mesela dünya neden 6 günde yaratıldı? off bu başlık için yazılacak ne çok şey var.
Başka anne/babadan dünyaya gelseydim bugün kim olurdum acaba?
Çok evvelce yaşasaydım yine aynı ben mi olurdum?
Bugün sevdiğim her şeyi yarın ve ömrümce sevmeye devam edebilecek miyim acaba?
Vakti zamanında savcının birine davasından vazgeçmesi için 2 milyon dolar teklif etmişler de savcı kabul etmemiş. Yıllar sonra savcı yine böyle bir teklifle karşılaşmış ve sormuşlar savcıya "Sen kaç paralık adamsın?" Savcı da "2 milyon dolara kadar adamım sonrasını bilmiyorum" demiş. Kıssadan hisse; zor, oyunu bozar ilkesi gereğince nereye kadar adamız ya da nereye kadar ilkelerimizin sahibiyiz? İnsanların vazgeçtiği yer neresi? Değiştiği ya da feragat ettiği?
Bir de nerede kaldın, meselesi var.
Yıllarca beklenen, beklediğinin kıymeti nispetinde büyüyen o yakıcı merak duygusu.
Evladını bekleyen bir anne mesela. Sabahı bekleyen bir hasta ya da...
Nerde kaldın, deyip aşkla, sabırla, merakla beklediğimiz her ne varsa Allah nasip etsin.
Edit: birçok yazar atom fiziği, kuantum mekaniği, madde, rna, dna falan demiş. evet ben de ediyorum evet ben de bilime aşığım ama cevabı olanlarla değil olmayanlarla ilgileniyorum. Mesela dünya neden 6 günde yaratıldı? off bu başlık için yazılacak ne çok şey var.