insan bazen kendi canına kıyacak kadar her şeyden vazgeçiyor. nedeni, nasılı, niçini olmuyor sadece giden bir can ve geriye kalan acı çığlıklar. dün ikinci kez bir intihara şahit oldum ve ikisi de daha yirmi yaşlarında hayatlarının çok başında kişilerdi. bu yaşta ne büyük yük vardı ki omuzlarında daha fazla kaldıramadılar bu yükü ama geriye kalanların omuzlarına da büyük bir yük, yüreklerine büyük bir acı bırakarak gidiyorlar. keşke böyle olmasaydı...

hayatta yapabileceğiniz en büyük hatalardan biridir. siz karşınızdaki incinmesin, mutsuz olmasın diye uğraşıp ona tavsiye verirken o sizin söylediklerinizi sadece dinliyormuş gibi yapar. bu hayatta insanların bir şey öğrenmesini istiyorsanız bırakın ne yaparsa yapsın. üzülsün, kırılsın, ağlasın ki öğrensin. başka türlüsü olmuyor. yoksa yıpranan yine siz oluyorsunuz. başa gelmeyince, pişman olmayınca anlaşılmıyor bazı şeyler. iş işten geçiyor belki ömür gidiyor ama anca öyle anlaşılıyor.
bu davranışların altında bence sevilme, takdir görme isteği ve kendini değerli hissetme hissi yatıyor. sırf biri bana güzel olmuşsun desin diye giyilen abartılı kıyafetler, karşı cins fazla samimi davranmalar, her şeyi mükemmel yapıyorum sohbetleri ve en önemlisi de yapmacık olduğu çok belli olan kahkahalar. dışarıdan aşırı itici ve sahte olan bu tavırlar dikkat çekmekten daha çok insanda iğrenme duygusu oluşturuyor. keşke kendini olduğu gibi kabul edip kendini o haliyle sevip değer verse. başkasının sizi güzel görmesine, sizi övüp durmasına gerek yok ki sen kendini sevmedikten sonra.
gece gece derdimi seveyim butonu ile geldim. geceleri uyku bize haram olduğu için artık direk koli koydum yatağın yanına okuyup bitirip oraya atıyorum dolaptan yeni kitap çıkarıyorum. işi ilerlettim. neyse efenim bir kitaba başladım yüz sayfa kadar okudum ama ben bu kitabı ya okudum eskiden ya da okudum yoksa olayları bu kadar bilemem. okudum diye kitabı da bırakamam mecbur bitireceğim. boş yere üç günüm gitti başka kitap bitirirdik. neyse okuyacağız çare yok. okul çıkışı kendime tatlı ısmarlayıp bu üzüntümü dinlirmeliyim. * *
en kötüsü migren yüzünden olanıdır. sinüzit ağrısı bunun yanında parmak kesiği acısı gibi kalıyor. artık başını böyle duvarlara vurasın geliyor. ağrı kesiciler işe yaramıyor belli bir yerden sonra. Rabbim sevmediğime bile vermesin o derece.
hep erkeklerin boyu uzun olması istenir ama bence o kadar da değil on santimden * sonrası sıkıntı oluyor. resmen biri gökyüzüne diğeri yeryüzüne bakıyormuş gibi bir hayat yaşıyorsunuz. adamın sizi duyabilmesi için hep eğilmesi gerekiyor. * bir adımı sizin üç adımınıza eşit olabiliyor ve yürürken çok yorulabilirsiniz. resmen çocuk gibi arkasından sürüklenirsiniz. her şeyin ölçüsü iyidir.
tuhaf yaratıklar. geçen gün şunu fark ettim evlilik meraklısı kızlardan hoşlanmadıklarını söyleseler de evlenmek için başlarını yemeyen sürekli evlenelim diye dırdır yapmayan kızlardan hoşlanmıyorlar asıl. galiba kızların o sürekli evlenelim muhabbetleri egolarını tatmin edip kendilerini çok yukarıda görüyorlar. tam tersi biri çıkınca da afallıyorlar.
zararın neresinden dönersen kardır. kim çekecek şimdi evliliği? dert tasadan başka bir şeyi yok. çocuk zaten başlı başına bir dert. kocayla birlikte yanında promosyon dert veriyorlar. bu yüzden bekarlık mutluluktur.
eğer evde çalışmayacaksak eminim çoğu kadın evde takılmak ister. bu konuda boş konuşanların çoğu bir tek işe gidip gelir ev işine elini sürmez anca mızmızlanır. kardeş o kadınlar hem dışarıda hem evde çalışıyor. madem dışarıda çalışmasını istemiyorsun evde de çalıştırma kadını. yoook ev işi yaptıracaksan boş konuşma. kadın her türlü bu hayatın çilesini çekiyor bir de senin çeneni çekemez.
gittikçe hayatımızda yer etmeye başlayan duygu. iki dakika Instagram'a bakayım dedim. Felaket habercisi adamlar artık tarihler saatleri direk vermeye başlamış. 7 Martı hem astrologlar hem senaryo seviciler söyleyip duruyor. Bir de 23 Mart var ki o da başımıza bela oldu. yeminle bir bırakın bizi ya resmen diken üstünde yaşıyoruz. Şurada zaten bu kadar kaygıyla az da yaşarız şu kısacık ömrümüzde iki gün yüzü görmeyelim mi? nasıl bir döneme denk geldik böyle.
(bkz: mihra)
hakaret içerikli olmadıktan sonra laf soksan ne olur sokmadan ne olur. istediğiniz gibi takılın. bana laf soktu diye kimseyi umursayacak değilim.