yazarlarımızın talepleri ve moderasyonun istişaresi sonucunda; bazı noktalarında düzeltme, bazı noktalarında makyajlama, bazı noktalarında niteliklendirme gerçekleşmiştir. sizlerin değişikliğe giderek daha da ısındığını fark ediyoruz ancak alışkanlıklarınız doğrultusunda verdiğiniz önerilere de gerekli değeri veriyoruz. elbette bu noktada, diğerkam yazılımcımıza çoook teşekkür ediyoruz.
*tema renkleri ayarlandı.
*link sistemi geliştirildi.
*gündem özelliği onarıldı.
*başlık optimizasyonu sağlandı.
*içerdekiler listesi düzenlendi.
(bkz: to be continued)

satranç müsabakasında, bir taşın gerçekleştirdiği hamleyle hem hareketlenen taşın hem de aynı taşın yolunu açması nedeniyle başka bir taşın şah çeker duruma gelmesidir. rakibin savunma stratejisi sadece perdeleme üzerine kuruluysa, evlere şenlik bir oyun sonu yaklaşıyordur.
satrançta, bir piyonun aynı pozisyonda iki farklı taşı tehdit ettiği hamledir.
doksanlı yıllarda medyada pohpohlanmanıza sebep olan bir protesto yöntemi. sonradan canlı yayınlarda timsah gözyaşları dökseniz de toplumsal hafıza pek yemez, size de saray gölgesinde pineklemek düşer.
(bkz: serdar ortaç)
(bkz: serdar ortaç)
''caïssa'' olarak adlandırılan bir mitolojik şahsiyet. kendisine dair ilk bahsediş, rönesans döneminde şair hieronymus vida olmuş.
popüler kültürle harmanlayıp, beth harmon ile maç yaptıkları bir fantezi mizansen içeren kısa film yapılsa aslında ne hoş olur; tam bir love, death & robots senaryosu olur aslında.
popüler kültürle harmanlayıp, beth harmon ile maç yaptıkları bir fantezi mizansen içeren kısa film yapılsa aslında ne hoş olur; tam bir love, death & robots senaryosu olur aslında.
ingiliz dilinde ''hızlı saldırı'', ''yıldırım harekatı'', ''ani baskın'' gibi manalara gelen blitz ifadesinin uygun görüldüğü bu satranç tarzında taraflara azami 5-10 dakika verilir.
taraflara toplamda 30 dakika süre tanınan satranç müsabakalarına verilen isim.
satranç terminolojisinde, vezirler ve kaleler için kullanılan tabir. buradaki ''ağır'' zannediyorum ki sağlamlık ve acımasızlık anlamında uygun görülen bir sıfat.
uzayan satranç müsabakasının, daha sonra devam edilmek üzere ertelenmesidir. 1994 yılında satrancı daha hızlandırmak amacıyla bu uygulamaya son verilmiştir. fransız dilinde ''ertelemek'' anlamına gelen ajourner fiilinden türeyen bir tabirdir.
aylı uylu konuşuyorsa sadece evlidir belki de. yok be, uylu konuşuyorsa karadenizlidir ama ay filan sıkıntı açıkçası.
depremin merkez üssü yani kırılan ana fay hattının şehre uzaklığı yirmi-otuz kilometreden fazla olmazsa eğer; civardaki illerle birlikte nereden baksak 500 bin-1 milyon arası ölüm, iki katı kadar bedenen yaralı ve bir bu kadar da zihnen yaralı. işgücü kaybını, bina hasarlarını, aksayan sektörleri filan salt maddiyata dayalı kayıp olarak hesaplamak ise pek matematiğin yeteceği bir şey gibi durmuyor. böyle bir depremin gerçekleşmesi halinde türkiye, ülkeler klasmanında direkt ligden düşer. kurtuluş savaşı'ndakinden çok daha fazla anadolu'nun ellerine bakarız açlıktan açıklıktan ölmeyelim diye. böyle bir durumda da ellerini ovuşturan bir küresel dengeciler grubu illa olacaktır, düşene bir tekme de bizden hesabı.
son dönemde duyulma sıklığı azalan cümle kalıplarından biri, dahası bunu söyleyen bazı kimselerin imayla da olsa aksi yönde beyanlarda bulunması. ihtimaldir ki ilgili cümlenin olumsuz versiyonunu dillendirmenin menfaat ortamlarında geçer akçe addedileceği zamanların yaklaştığını hisseden sıçanlar gemiyi terk ediyor. siyasetin toplumu getirdiği nokta bu işte; fareler ve insanlar, hakkaten.
sırf paşalar konak yapsın diye, bâd-ı hevâ nispetinde düşük maliyetlerle dönüm dönüm arazilerin vaktiyle mirimal olduğu halde dağıtılmasıyla oluşturulan semtlerden biridir. bugün kendini elit addeden güruhun en kaymak tabakası buralarda ikamet eder ve sosyalleşir; velhasıl düşünün ki sövdükleri osmanlı'ya borçludurlar mevcut refahlarını da konumlarını da. ''paşa dedemden miras'' kalıbını laf arası diye geçiştirmemek lazım, talih denen bumerand kimine asırlar öncesinden fırlatılmış adeta. bize ise ancak yorgun mermiler denk gelmiş gibi görünüyor hem de ense kökümüzden, serkeşliğimizin asıl nedeni de tam olarak bu.
ateşli silahla intihar etmeyi başaramamak olabilir. ağzına namlu sokup yanağını parçalayan sakarlar var bu dünyada, acil servis koridorlarında millete mizah malzemesi oluyorlar. muhtemelen silah ağırlığını ve tetik tepmesini hesap etmeden işe kalkıştıkları için. intihar da öyle kırk kere deneyince karizmasını kaybeden bir aksiyon zaten, gerçi bu sefer de quasimodo gibi takılacaklar etrafta maalesef.
iman ne güzel şey ya; ruhun yalanlarla yıpranıp dağılsa da zihnin kapitalizmle iğdiş edilse de kendi hayatına son veremiyorsun. illa bu çile çekilecek, illa bu ömür yaşanacak. ilahi bir lütuf ancak azıcık kara mizah içeriyor...
iman ne güzel şey ya; ruhun yalanlarla yıpranıp dağılsa da zihnin kapitalizmle iğdiş edilse de kendi hayatına son veremiyorsun. illa bu çile çekilecek, illa bu ömür yaşanacak. ilahi bir lütuf ancak azıcık kara mizah içeriyor...
mahalle dizisi ile mafya dizisi mantığını biraz daha reel hayata yaklaştırarak harmanlayan, arada istisnaları olsa da zihin yormayan ve basite kaçmayan repliklerle en azından çerez niyetine izlenebilirlik yakalamış dizidir. sanırım mini dizi ama öyle garip bir noktada bitti ki devam sezonu geleceğe benzer.
senarist-yönetmen-yapımcı triosu oldukça iyi, cast olarak da zengin. ne kadarı sonuca olumlu yansıdı derseniz, soru işaretleri var. zira bazı kısımlar amatör tiyatro seviyesinde tahmin edilebilirlik barındırırken bazı kısımlar ise siz deyin scorsese, ben diyeyim ritchie filmlerine taş çıkarıyor.
başroldeki yakışıklı herifi normalde itici bulurdum, buradaki yarı-serseri ve duygusal ama bileği sağlam herife biraz ısındım. cengiz bozkurt'un ise erdal bakkal'dan bu yana üzerine en iyi oturan daha makul bir karakterle yer alması sevindirdi.
senarist-yönetmen-yapımcı triosu oldukça iyi, cast olarak da zengin. ne kadarı sonuca olumlu yansıdı derseniz, soru işaretleri var. zira bazı kısımlar amatör tiyatro seviyesinde tahmin edilebilirlik barındırırken bazı kısımlar ise siz deyin scorsese, ben diyeyim ritchie filmlerine taş çıkarıyor.
başroldeki yakışıklı herifi normalde itici bulurdum, buradaki yarı-serseri ve duygusal ama bileği sağlam herife biraz ısındım. cengiz bozkurt'un ise erdal bakkal'dan bu yana üzerine en iyi oturan daha makul bir karakterle yer alması sevindirdi.