resmi darbeden sonra vaad edilen rüyalar ülkesinde gezerken alt fonda size eşlik eden, arkadaştır. majaz albümündendir. ( metafor)
vurmalı ve tel çalgıların uyumu aşkına!
4.26 dk dikkat.

ilhami çiçek'in 8 cüzden oluşan satranç dersleri kitabındaki 6. cüzünde geçen dize. (hüznün mesnevisi)
çünkü satrançta
çünkü orada ve burada
her zaman
öğretidir zaman
aşkın da
katları vardır-kadim
kabarık bir öyküdür alınyazısı
ey aşk elbet başındasındır bela kitabının
ne çok dilin var
gece ki anlamadı
şu anda
o
ibrahim ve ishak
yargıç yok taşı kim atacak
leyla bilmez mi gerekli olduğunu
diye döğünüp duran
gece ki ey gece
o külli aynalar
seni ararlar
ıssız bir hat fotoğrafın
dan sana çıktım
git
çünkü satrançta
çünkü orada ve burada
her zaman
öğretidir zaman
aşkın da
katları vardır-kadim
kabarık bir öyküdür alınyazısı
ey aşk elbet başındasındır bela kitabının
ne çok dilin var
gece ki anlamadı
şu anda
o
ibrahim ve ishak
yargıç yok taşı kim atacak
leyla bilmez mi gerekli olduğunu
diye döğünüp duran
gece ki ey gece
o külli aynalar
seni ararlar
ıssız bir hat fotoğrafın
dan sana çıktım
git
sen ey atını kaybeden oyuncu!
ilhami çiçek / satranç derslerinde geçer.
yürümenin dışında bütün eylemlerin adı kaçıştır.
git
ilhami çiçek / satranç derslerinde geçer.
yürümenin dışında bütün eylemlerin adı kaçıştır.
git
git
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrâhîm
gönlümü put sanıp da kıran kim ?
asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrâhîm
gönlümü put sanıp da kıran kim ?
git
dostum geç kaldın
güneş ne gün doğacaksa
söylediler duymadın geç kaldın
otur ağla sonra soframda doy
ekmek tut zeytin tat
açlığını eğlerken sen
bak nasıl ayçağın erleri
savaşarak ve devirleri aşarak geldiler
karanlığı karaladılar yolları tuttular
at tepmedeler ...
dostum geç kaldın
güneş ne gün doğacaksa
söylediler duymadın geç kaldın
otur ağla sonra soframda doy
ekmek tut zeytin tat
açlığını eğlerken sen
bak nasıl ayçağın erleri
savaşarak ve devirleri aşarak geldiler
karanlığı karaladılar yolları tuttular
at tepmedeler ...
cahit zarifoğlunun, başım eğik dilim kapalı gözler şiirinde geçen huzur.
eğer yaradandan o güzel ağız
açık ve seçik
dilemesiydi demeseydi
'allah
sesinizi
mağrıptan maşrıka kadar duyursun'
düşünmezdim üzerinde
binmezdim deli deli koşan küheylan
korkuyorum o nedenle
başım eğik
dilim kapalı...
eğer yaradandan o güzel ağız
açık ve seçik
dilemesiydi demeseydi
'allah
sesinizi
mağrıptan maşrıka kadar duyursun'
düşünmezdim üzerinde
binmezdim deli deli koşan küheylan
korkuyorum o nedenle
başım eğik
dilim kapalı...
ismet özel, 27 ekim 2012, istiklal marşı derneği sitesinde; küfrün ihsanı olmazkonu başlığı altındaki yazısında dile getirdiği. meale girişmeyeceğim, hepimiz kabul olan duamızla yüzyüzeyiz. galiba aslolan dua etmeyi bilmekte.
--- alıntı ---
islâm’da reform mümkün müdür? müslümanlar aydınlanabilir mi? bizi bu meselelere bulaştıracaklar, bizden düşmanlarımızı gürbüzleştirecek zahmetkeşlik umacaklardır. bilir miyiz ki, hayatımıza bu suallerin sokulmasına ses çıkarmadığımız zaman, hangi meşguliyetleri seçtiğimiz takdirde imândan tecrid olunmuş vaziyette yaşayabileceğimiz hususunu merak konusu haline getirmişizdir. doğacak hasıladan tamamen habersizce ömrümüzü bir şeylere vakfederiz. uğraş içinde yaşanıldığı için, hiç kimse ömrünü heba etmiş olmaz. ömrünün heba olduğu zannına kapılanlar şikâyetçi mevkiini dualarının kabul oluşu sebebiyle işgal edenlerdir. herkes kabul olan duasının bedelini ömrüyle öder. mütevekkilce hamdedenler ömürlerini bir terakki vetiresi gibi yaşayanlardır. böylelikle bir müslüman münafıklar tarafından getirilen kur’an-ı kerîm’e tepeden bakma teklifini reddetme kararlılığı sayesinde dört hak mezhep seviyesine, olgunluğuna erer. bu seviyenin altında kalarak hamlığını üzerinden atamamış hımbıllar “ehl-i sünnet ve-l cemaat” demezler. onlar süslü püslü yerlerini haçlı ordusu saflarından bir safta seçer
dün ne oldu ise bugün de o olmaktadır ve yarın olacak şey ondan başkası değildir. güneşin altında yeni bir şey olmadığı gibi hangi safhasında vuku bulduysa da tarihte olan bitenden ibret dersi çıkarmamız mümkün değildir. tarih bir işe yararsa tek tek şahısların ve toplu halde nesillerin imtihandan geçtiğini gösterme işine yarar. elbette herkesin bir ırkı var. izi helâk olmuşlara uzanan bir ırkın içinde kendinize bir yer bulabilirsiniz. öncekiler ömürlerini tamamladılar ve birer birer hepsi neyi hangi niyetle yaşadıysa onun hesabını verecek. ölüm hak, miras helâl... kimdi ölen ve senin neyin oluyordu? sana mirası intikal eden kim idi? terekeden devir alabileceğin halde niçin devir almadın? reddebileceğin halde niçin reddetmedin? niçin resullerin ve nebilerin mirasçısı olma işareti taşımayanları âlim belledin? kim veda hutbesinde kime, neyi miras bıraktı?
--- alıntı ---
git
--- alıntı ---
islâm’da reform mümkün müdür? müslümanlar aydınlanabilir mi? bizi bu meselelere bulaştıracaklar, bizden düşmanlarımızı gürbüzleştirecek zahmetkeşlik umacaklardır. bilir miyiz ki, hayatımıza bu suallerin sokulmasına ses çıkarmadığımız zaman, hangi meşguliyetleri seçtiğimiz takdirde imândan tecrid olunmuş vaziyette yaşayabileceğimiz hususunu merak konusu haline getirmişizdir. doğacak hasıladan tamamen habersizce ömrümüzü bir şeylere vakfederiz. uğraş içinde yaşanıldığı için, hiç kimse ömrünü heba etmiş olmaz. ömrünün heba olduğu zannına kapılanlar şikâyetçi mevkiini dualarının kabul oluşu sebebiyle işgal edenlerdir. herkes kabul olan duasının bedelini ömrüyle öder. mütevekkilce hamdedenler ömürlerini bir terakki vetiresi gibi yaşayanlardır. böylelikle bir müslüman münafıklar tarafından getirilen kur’an-ı kerîm’e tepeden bakma teklifini reddetme kararlılığı sayesinde dört hak mezhep seviyesine, olgunluğuna erer. bu seviyenin altında kalarak hamlığını üzerinden atamamış hımbıllar “ehl-i sünnet ve-l cemaat” demezler. onlar süslü püslü yerlerini haçlı ordusu saflarından bir safta seçer
dün ne oldu ise bugün de o olmaktadır ve yarın olacak şey ondan başkası değildir. güneşin altında yeni bir şey olmadığı gibi hangi safhasında vuku bulduysa da tarihte olan bitenden ibret dersi çıkarmamız mümkün değildir. tarih bir işe yararsa tek tek şahısların ve toplu halde nesillerin imtihandan geçtiğini gösterme işine yarar. elbette herkesin bir ırkı var. izi helâk olmuşlara uzanan bir ırkın içinde kendinize bir yer bulabilirsiniz. öncekiler ömürlerini tamamladılar ve birer birer hepsi neyi hangi niyetle yaşadıysa onun hesabını verecek. ölüm hak, miras helâl... kimdi ölen ve senin neyin oluyordu? sana mirası intikal eden kim idi? terekeden devir alabileceğin halde niçin devir almadın? reddebileceğin halde niçin reddetmedin? niçin resullerin ve nebilerin mirasçısı olma işareti taşımayanları âlim belledin? kim veda hutbesinde kime, neyi miras bıraktı?
--- alıntı ---
git
cahit zarifoğlunun, zahmet vakti şiirinden bizlere tavsiye.
avucunu aç, avucunu kapa...
şimdi bir damla gözyaşı...
avucunu aç, avucunu kapa...
şimdi bir damla gözyaşı...
cahit zarifoğlu şiiri.
yaşamak bir sokak lambası gibi
bir gece evden atılmış bir çocuk sanki
tek bir damla tek bir ses gibi
aklıma düşüyor
artık delirir koşar şimşeklerim
yaşamak bu nadir ve gevşek
hayır bugün hiçbir kimseyi alkışlamıyorum
ve onların dikilip içi yumurta çürüğü kokan
kristal fanuslarına baka durdukları gibi bakıp durmuyorum
ve bazı bey alıkların dediği gibi
sadece yürek arılığını arı bulmuyorum
düşünün tohumlar ekilir
yağmurlar başlar
o zaman filizler bir karış boyu yükselmiştir
köylü davarlarını alır götürür sürer üstüne
başak dediğimiz rahmet ondan sonra fışkırır
esas ondan sonra gövdelenir
görmezik/ gördürürler
davarın yedim doydum sandığı
bir dalgınlık
çünkü benden bir kahramanlık kalacak
çünkü besmeleyle başlandı
çünkü desturla tuttuk ne tuttuksa
çünkü imanla çok şeylere çağrıldık gözümüz
dağlarda kaldı eşya geride kaldı
dünya arkada bırakıldı
bir diş gibi ayrıldık çenemizden
dil çağı kapandı göz bağı koptu
bir tövbe sancağı açıldı bir zevk süreci değil
çünkü bütün o zamanlar toptan kullanılmış oldu
içinde zalimlerin asılma sahneleri
içinde kan akıtanların kanlarının seli
içinde mahzun edenlerin gözyaşı nehirleri
çünkü tövbe edildi izin verildi besmeleyle başlandı
sevgilinin elinden dertler hoş
beline/ çamur çamur olarak
tekme tekme olarak
on gündür ve kırk gündür daha
aç acına ayakta
durmak
elli gün ayakta durmak olarak kaydedildi
sevilinin elinden bağış ve kefaret olarak
bilindi
kabul edildi
razı olundu
ağlanmadı
peki ekmek istenmedi mi istendi
sadece bir parça ekmek istendi tapınmaya bedensel güç olarak
yalvarılmadı hiçkim
se
ye
ağlanmadı
razı olundu kabul edildi öpüp başa kondu
ve çünkü tövbe edildi
bir tövbe sancağı açıldı bir zevk süreci devrildi
bir isyan kazanı devrilmedi
itiraz isyan akmadı
bir tövbe sancağı açıldı
çünkü bütün zamanlar toptan kullanıldı
içinde zalimlerin asılma sahneleri
içinde kan akıtanların kanlarının seli
içinde mahzun edenlerin gözyaşı nehirleri
çünkü tövbe edildi tövbe edildi
ağıt güzel vakitlerindendir
estağfirullaaaaah ve işte böyle uzatarak
kalbim aç
etim yanık
dünya diz çöktüğüm yer kadardır dizimin yanında bir diz
dizimin yanında bir diz sağdan biri iki üç
dört beş altı yedi soldan bir iki üç
dört beş altı yedi
bir sana bir sana bir sana... avucunu aç avucunu kapa
dilini tut aklını kravatın gibi çöz at
şimdi bir damla gözyaşı bir iri yahut
yaşamak bir sokak lambası gibi
bir gece evden atılmış bir çocuk sanki
tek bir damla tek bir ses gibi
aklıma düşüyor
artık delirir koşar şimşeklerim
yaşamak bu nadir ve gevşek
hayır bugün hiçbir kimseyi alkışlamıyorum
ve onların dikilip içi yumurta çürüğü kokan
kristal fanuslarına baka durdukları gibi bakıp durmuyorum
ve bazı bey alıkların dediği gibi
sadece yürek arılığını arı bulmuyorum
düşünün tohumlar ekilir
yağmurlar başlar
o zaman filizler bir karış boyu yükselmiştir
köylü davarlarını alır götürür sürer üstüne
başak dediğimiz rahmet ondan sonra fışkırır
esas ondan sonra gövdelenir
görmezik/ gördürürler
davarın yedim doydum sandığı
bir dalgınlık
çünkü benden bir kahramanlık kalacak
çünkü besmeleyle başlandı
çünkü desturla tuttuk ne tuttuksa
çünkü imanla çok şeylere çağrıldık gözümüz
dağlarda kaldı eşya geride kaldı
dünya arkada bırakıldı
bir diş gibi ayrıldık çenemizden
dil çağı kapandı göz bağı koptu
bir tövbe sancağı açıldı bir zevk süreci değil
çünkü bütün o zamanlar toptan kullanılmış oldu
içinde zalimlerin asılma sahneleri
içinde kan akıtanların kanlarının seli
içinde mahzun edenlerin gözyaşı nehirleri
çünkü tövbe edildi izin verildi besmeleyle başlandı
sevgilinin elinden dertler hoş
beline/ çamur çamur olarak
tekme tekme olarak
on gündür ve kırk gündür daha
aç acına ayakta
durmak
elli gün ayakta durmak olarak kaydedildi
sevilinin elinden bağış ve kefaret olarak
bilindi
kabul edildi
razı olundu
ağlanmadı
peki ekmek istenmedi mi istendi
sadece bir parça ekmek istendi tapınmaya bedensel güç olarak
yalvarılmadı hiçkim
se
ye
ağlanmadı
razı olundu kabul edildi öpüp başa kondu
ve çünkü tövbe edildi
bir tövbe sancağı açıldı bir zevk süreci devrildi
bir isyan kazanı devrilmedi
itiraz isyan akmadı
bir tövbe sancağı açıldı
çünkü bütün zamanlar toptan kullanıldı
içinde zalimlerin asılma sahneleri
içinde kan akıtanların kanlarının seli
içinde mahzun edenlerin gözyaşı nehirleri
çünkü tövbe edildi tövbe edildi
ağıt güzel vakitlerindendir
estağfirullaaaaah ve işte böyle uzatarak
kalbim aç
etim yanık
dünya diz çöktüğüm yer kadardır dizimin yanında bir diz
dizimin yanında bir diz sağdan biri iki üç
dört beş altı yedi soldan bir iki üç
dört beş altı yedi
bir sana bir sana bir sana... avucunu aç avucunu kapa
dilini tut aklını kravatın gibi çöz at
şimdi bir damla gözyaşı bir iri yahut
üsküdarlı şair, acz amca dışında bir başka diriliş eri: kâmil eşfak berki yi andı ya ve biz ona çocuğun miracı desek, anlayacak. geceye durgun kalışın yağmur sıcağı gibi...
burası ağır isyan katarı istasyonu
devekuşu aşkımız cayır cayır yanacak
biz ki ellerimizi toprağa ayarladık
toprak da bize sabrını bağışlayacak * *
biliyordu bekledi kavuştu
şimdi yürüyor şimdi çınlatıyor ortalığı
bütün içtenliği bütün suçsuzluğu ile
babasına bakıyor
ruhu gülümsemeler içinde
allah’ın huzurunda
ruhunda
razılıklar… *
burası ağır isyan katarı istasyonu
devekuşu aşkımız cayır cayır yanacak
biz ki ellerimizi toprağa ayarladık
toprak da bize sabrını bağışlayacak * *
biliyordu bekledi kavuştu
şimdi yürüyor şimdi çınlatıyor ortalığı
bütün içtenliği bütün suçsuzluğu ile
babasına bakıyor
ruhu gülümsemeler içinde
allah’ın huzurunda
ruhunda
razılıklar… *
--- alıntı ---
"ayasofya'yı açmadan önce sultanahmet'i dolduralım" deyip,
diyet-i siluet için çamlıca sırtlarına cami yapmaya "sağcılık" diyoruz
--- alıntı ---
--- alıntı ---
tüm kiliseler dolmadan akdamar kilisesini açıp
"ayasofya için önce s.ahmet'i doldurun" diyene "dünya lideri" diyoruz
--- alıntı ---
--- alıntı ---
demek ki neymiş,
ayasofya'nın anahtarı müzeler müdürlüğünde değilmiş.
--- alıntı ---
"ayasofya'yı açmadan önce sultanahmet'i dolduralım" deyip,
diyet-i siluet için çamlıca sırtlarına cami yapmaya "sağcılık" diyoruz
--- alıntı ---
--- alıntı ---
tüm kiliseler dolmadan akdamar kilisesini açıp
"ayasofya için önce s.ahmet'i doldurun" diyene "dünya lideri" diyoruz
--- alıntı ---
--- alıntı ---
demek ki neymiş,
ayasofya'nın anahtarı müzeler müdürlüğünde değilmiş.
--- alıntı ---
aylardan haziran ve bugün günlerden cahit zarifoğlu...
biz onunla tanıştığımızda 4 yaşındaydık. gül çocuk dergisindeki yürek dede ile padişah çizgiyle tanıştık. babacım, o dem bize okurdu, sonra okumayı biz onunla söktük.
bir incelik gösterin incinmesin yüreğim diyen zarif insan 47 yaşında ebed aleme gitti. hani bazen diyorum, 47 yaşımda ben ölsem; hayata dair ne bırakırdım ? ne doldurdum heybeme...
nasıl bir yaşamdı ki 47 yıllık hayatına;
şiir
işaret çocukları,
yedi güzel adam
menziller
korku ve yakarış
hikâye
insanlar
çocuk hikâyesi
serçekuş
katıraslan
ağaçkakanlar
yürekdede ile padişah
küçük şehzade
motorlu kuş
kuşların dili
çocuk şiiri
gülücük
ağaçokul
roman
savaş ritimleri
ana
günlük
yaşamak
deneme
bir değirmendir bu dünya
zengin hayaller peşinde
tiyatro
sütçü imam
sığdırmış.
hani romantik romantik şiirlerini alıntılarız ya zarif amcanın; "düştümse sana bakarken düştüm" fakat hiç gündemimize girmez; ipek yolundan afganistana şahinle gittiği. hani öyle gezmek tozmak maksadıyla değil ha, oradaki zulmü buraya rus haber ajanslarıyla gelmesin diye. gerçek gündem bilinsin diye. hakikat... safsatalardan arınsın müslümanlar diye, o ki kardeşim acılarıma da kardeş olur musun, sözüyle, eylem dengesini ortaya koymuştu.
"şimdi üzgünüz arkadaş
yolumuza çıkmayın üzgünüz...
bu kafa ne zaman köreldi
çalınanlar siren besteleri
imdatlarla düşün
bu anne asla merhamet dışında
gözleri nemli olmamıştı
adamlarımız yiğit
kadınlarımız hamarat
çocuklarımız dolu bilinç harmanı
köpeklerse sayılı " afganistan çağıltısı
o bir diriliş rüzgarıydı
o maveradan akan bir nehirdi
o dava eriydi...
dua edelim, heniz mahşer olmasın...
biz onunla tanıştığımızda 4 yaşındaydık. gül çocuk dergisindeki yürek dede ile padişah çizgiyle tanıştık. babacım, o dem bize okurdu, sonra okumayı biz onunla söktük.
bir incelik gösterin incinmesin yüreğim diyen zarif insan 47 yaşında ebed aleme gitti. hani bazen diyorum, 47 yaşımda ben ölsem; hayata dair ne bırakırdım ? ne doldurdum heybeme...
nasıl bir yaşamdı ki 47 yıllık hayatına;
şiir
işaret çocukları,
yedi güzel adam
menziller
korku ve yakarış
hikâye
insanlar
çocuk hikâyesi
serçekuş
katıraslan
ağaçkakanlar
yürekdede ile padişah
küçük şehzade
motorlu kuş
kuşların dili
çocuk şiiri
gülücük
ağaçokul
roman
savaş ritimleri
ana
günlük
yaşamak
deneme
bir değirmendir bu dünya
zengin hayaller peşinde
tiyatro
sütçü imam
sığdırmış.
hani romantik romantik şiirlerini alıntılarız ya zarif amcanın; "düştümse sana bakarken düştüm" fakat hiç gündemimize girmez; ipek yolundan afganistana şahinle gittiği. hani öyle gezmek tozmak maksadıyla değil ha, oradaki zulmü buraya rus haber ajanslarıyla gelmesin diye. gerçek gündem bilinsin diye. hakikat... safsatalardan arınsın müslümanlar diye, o ki kardeşim acılarıma da kardeş olur musun, sözüyle, eylem dengesini ortaya koymuştu.
"şimdi üzgünüz arkadaş
yolumuza çıkmayın üzgünüz...
bu kafa ne zaman köreldi
çalınanlar siren besteleri
imdatlarla düşün
bu anne asla merhamet dışında
gözleri nemli olmamıştı
adamlarımız yiğit
kadınlarımız hamarat
çocuklarımız dolu bilinç harmanı
köpeklerse sayılı " afganistan çağıltısı
o bir diriliş rüzgarıydı
o maveradan akan bir nehirdi
o dava eriydi...
dua edelim, heniz mahşer olmasın...
günümüz dünyasında; devlet yolsuzluğunu seçimlerle aklayanlara karşı; iç savaşın içinde olan bir ülke de yapılan seçimlerle zalimin mazlum olduğunu ortaya koyduğunu söylesek taşlanırız. işte bu da öyle bir şey.
bir mübarek cuma günü olsa da ses kaydım çıksa
halkın yüzüne bakarak balkon sefası sürsem
ve ah yine bir mübarek cuma günü aklansam
montaj laflarıyla karın doyursam.
(bkz: dert ağlatır aşk söyletir)
bir mübarek cuma günü olsa da ses kaydım çıksa
halkın yüzüne bakarak balkon sefası sürsem
ve ah yine bir mübarek cuma günü aklansam
montaj laflarıyla karın doyursam.
(bkz: dert ağlatır aşk söyletir)
biri böyle başlık açmış, bırakmış, boş kalmış. katma değer vergisidir.
ben olmazsam olmazdınız gibi egoyu besleyen değerlerdir.
ben olmazsam olmazdınız gibi egoyu besleyen değerlerdir.