Zaman çok şey öğretiyor insana. Gün geliyor, yanlış insanlara kıymet verdiğini öğreniyorsun. Gün geliyor, bazı şeylere boşu boşuna üzüldüğünü, zamanla herkese değer verilmeyeceğini ve bazı şeylere üzülmemen gerektiğini öğreniyorsun.
Aslında kimse kimseyi unutmak istemez. Biri gider öyle bir şey yapar ki, karşı tarafın unutmaktan başka çaresi kalmaz.

Hayatta ‘keşke tanımasaydım seni’ demiyorum ama ‘keşke tanıdığım gibi kalsaydın’ dediğim insanlar oluyor.
Bir insanin her şeyi olun, ailesi olun, arkadaşı olun sevinci olun, mutluluğu olun ama sakın hiç kimsenin pişmanlığı olmayın.
Bir insanin her şeyi olun, ailesi olun, arkadaşı olun sevinci olun, mutluluğu olun ama sakın hiç kimsenin pişmanlığı olmayın.
İnsan, karşılaştığı kişilerin kalıntısıdır. Hayatın akışı içinde bir yerlerde bir şekilde hayatımıza girip çıkan herkesin bir izi kalır hayatımızda. Bu, bazen iyi bazen kötü bir izdir ama kalıcıdır . Kişilik, bu izlerin içinden kendimizi nasıl inşa ettiğimizdir.
Kemal sayar okuduğum bir kitabında hüznün kötü bir şey olmadığını ifade ediyor.
Depresyon ile arasında fark var elbet. Hüzün daha başka…
insan üzülmeli, hüzünlenmeli ki insan olabildiğini, bir kalp taşıyor olduğunu hatırlayabilmeli diye düşünüyorum ben. Doğru dertler edinildiğinde hayat daha anlamlı çünkü.
Depresyon ile arasında fark var elbet. Hüzün daha başka…
insan üzülmeli, hüzünlenmeli ki insan olabildiğini, bir kalp taşıyor olduğunu hatırlayabilmeli diye düşünüyorum ben. Doğru dertler edinildiğinde hayat daha anlamlı çünkü.
Şair, şiirinde onu Yağmurlu günlere yakıştırıyor. Bazıları yağmuru çağıracak kadar güzel demek ki… bu şiirde ne var bilmiyorum ama insanın içini sızlatıyor. Evet, yağmur ve yağmura dair her şey belki biraz böyle…
“sen vera, filistin’den geçerken sakın eteklerini toplama,
Biraz kan bulaşmış şekilde çık karşıma”
(bkz: numan arıman)
Biraz kan bulaşmış şekilde çık karşıma”
(bkz: numan arıman)
Bazen bir sevince ait olamıyorsun. Bu çok ağır.
Şaire göre varılacak hedeftir. Ön şartı vardır, her şey sonuna kadar söylenmelidir evvelinde. Yani dilde, gönülde, zihinde ne varsa aktarmak; tüm bunların ardında kalan sözcüğe hiçbir şey bırakmamak. Derin bir su gibi bu dize biliyorum. Zaten derin ve anlaşılmaz olanın da insanı kendine çeken bir tarafı olduğu muhakkak.
Hayatta bazı mümkünsüzler mümkün olabilirler. Yorulmak ama yorgun hissetmemek; veyahut da yormaya sebep işlerin yormaması gibi. İnsanız ve acziyet ile doluyuz. Bazen arkama dönüp tüm yorgunluklarıma bakıyorum; sonra diyorum ki her şeye rağmen elhamdülillah diyebilen kazanacak.
gördün mü/ kimi dertten çekmiş türküleri ile tanıdım kendisini. Bu aralar 2016 yılında çıkmış neyleyim albümünü baştan sona sara sara dinliyorum. Öylesine güzel, öylesine içten yani… neşet ertaş severlere tavsiyemdir. Canım neşet ertaş dinlemek çektiğinde bir de açar hulusi gökmeşe’nin sazını sözünü dinlerim.
Eskilere özlem duyan ama aynı zamanda yeni soluk arayanlara tavsiyemdir; dinleyiniz, dinlettiriniz.

Eskilere özlem duyan ama aynı zamanda yeni soluk arayanlara tavsiyemdir; dinleyiniz, dinlettiriniz.

Gitmek nasip olsun diye sabırla beklediğim, dua ettiğim şehir. Ara ara özlem duyuyorum. Gidebilmenin hayalini kuruyorum. Şu sıralar yine aynı dert ile hemhâlim. Kudüs’e, filistin’e, mescid-i aksa’ya dair kim ne tecrübe ettiyse kulak kabartıyor, resimlerine, fotoğraflarına bakıyorum.
Bazı mekânları görebilmek de nasip ile…
Bazı mekânları görebilmek de nasip ile…
Bazen bir şarkıya binip kulağının dibine kadar geliyorum, farketmiyorsun.
Şifâdır.
Her kalp kendi hüznünü kavrar, o yüzden bir başkası tarfından Anlaşılmayı beklemeyin.